Sentence view

Universal Dependencies - Turkish - Kenet

LanguageTurkish
ProjectKenet
Corpus Partdev
AnnotationKuzgun, Aslı; Cesur, Neslihan; Yıldız, Olcay Taner; Kuyrukçu, Oğuzhan; Yenice, Arife Betül; Arıcan, Bilge Nas; Sanıyar, Ezgi


showing 401 - 500 of 1646 • previousnext


[1] tree
Türk romanının kısır döngülerden kurtulamamasını düşlemsizliğine bağlıyorum ben .
s-401
8100.train
Türk romanının kısır döngülerden kurtulamamasını düşlemsizliğine bağlıyorum ben .
[2] tree
Evliliği sırasında altı düşük daha yapacak sonunda pes edecekti .
s-402
8101.train
Evliliği sırasında altı düşük daha yapacak sonunda pes edecekti .
[3] tree
Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı .
s-403
8102.train
Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı .
[4] tree
Düğünevinin avlusuna girerken yeni düze inmiş efeler gibi nara attı .
s-404
8103.train
Düğünevinin avlusuna girerken yeni düze inmiş efeler gibi nara attı .
[5] tree
Üstlerindekini çıkarıp düzgünce katlayarak koymaları beklenemezdi onlardan .
s-405
8104.train
Üstlerindekini çıkarıp düzgünce katlayarak koymaları beklenemezdi onlardan .
[6] tree
Birçok oyunların tersine herkes ebe olmak istiyor , sahte yanlışlıklar yapıyordu .
s-406
8105.train
Birçok oyunların tersine herkes ebe olmak istiyor , sahte yanlışlıklar yapıyordu .
[7] tree
Bununla birlikte , arada bir senin kulağına , karakterinle bağdaşmayacak sözler fısıldamadan edemedim .
s-407
8106.train
Bununla birlikte , arada bir senin kulağına , karakterinle bağdaşmayacak sözler fısıldamadan edemedim .
[8] tree
Hiç ister miyim ben eli nimetli efendiciğimi kaptırayım o cilvebazlara ?
s-408
8107.train
Hiç ister miyim ben eli nimetli efendiciğimi kaptırayım o cilvebazlara ?
[9] tree
Sonunda , kumarbazların çoğu açlıktan ve talihsizlikten ölünce , sağ kalanlar , kasabaya sayısız efsuncu ve sihirbazı buyur ettiler .
s-409
8108.train
Sonunda , kumarbazların çoğu açlıktan ve talihsizlikten ölünce , sağ kalanlar , kasabaya sayısız efsuncu ve sihirbazı buyur ettiler .
[10] tree
Dikkat ettim , bu adamda , her işte ehil olmak merakı var .
s-410
8109.train
Dikkat ettim , bu adamda , her işte ehil olmak merakı var .
[11] tree
Şevki ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu .
s-411
8110.train
Şevki ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu .
[12] tree
Gemideki ganimetin her sayışta neden eksik çıktığı da böylece anlaşılmış oldu .
s-412
8111.train
Gemideki ganimetin her sayışta neden eksik çıktığı da böylece anlaşılmış oldu .
[13] tree
Bir hafta sonra ölü bulunmuştu evinde , basit bir dalgınlık , sıradan bir elektrik kaçağı .
s-413
8112.train
Bir hafta sonra ölü bulunmuştu evinde , basit bir dalgınlık , sıradan bir elektrik kaçağı .
[14] tree
Giysi belli oldu , çok kaliteli , çok iyi terzi elinden çıkmış .
s-414
8113.train
Giysi belli oldu , çok kaliteli , çok iyi terzi elinden çıkmış .
[15] tree
Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu .
s-415
8114.train
Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu .
[16] tree
Bütün memleketi , elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım .
s-416
8115.train
Bütün memleketi , elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım .
[17] tree
Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum .
s-417
8116.train
Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum .
[18] tree
Evine görücü gelecek kız tarafı strese girer , eli yüreğinde hazırlık yapardı .
s-418
8117.train
Evine görücü gelecek kız tarafı strese girer , eli yüreğinde hazırlık yapardı .
[19] tree
Herkesin olan bir olanağa el koyup onu kendi çıkarına kullananı neden seveyim ?
s-419
8118.train
Herkesin olan bir olanağa el koyup onu kendi çıkarına kullananı neden seveyim ?
[20] tree
Annem hemen işe el koydu .
s-420
8119.train
Annem hemen işe el koydu .
[21] tree
El yordamıyla ilerlemeyi sürdürürken , sanki karanlıkta bir gedik açılıyor , bir yerlerden içeriye ışık vuruyor .
s-421
8120.train
El yordamıyla ilerlemeyi sürdürürken , sanki karanlıkta bir gedik açılıyor , bir yerlerden içeriye ışık vuruyor .
[22] tree
Yıllar sonra elektronik posta mesajları teati ederek barıştık .
s-422
8121.train
Yıllar sonra elektronik posta mesajları teati ederek barıştık .
[23] tree
Anneniz , bu kurumun oluşmasında emeği geçmiş belli başlı kişilerdendir .
s-423
8122.train
Anneniz , bu kurumun oluşmasında emeği geçmiş belli başlı kişilerdendir .
[24] tree
Emekli olamadan kalp krizinden ölmüş .
s-424
8123.train
Emekli olamadan kalp krizinden ölmüş .
[25] tree
İttihat ve Terakki , ordunun genç subaylarını emellerine alet etmeyi başarmıştı .
s-425
8124.train
İttihat ve Terakki , ordunun genç subaylarını emellerine alet etmeyi başarmıştı .
[26] tree
Validen sert bir emir aldım .
s-426
8125.train
Validen sert bir emir aldım .
[27] tree
Bu daireyi büro olarak onun emrine verdiler .
s-427
8126.train
Bu daireyi büro olarak onun emrine verdiler .
[28] tree
Enayilik edip de fazla vakit kaybedeyim deme !
s-428
8127.train
Enayilik edip de fazla vakit kaybedeyim deme !
[29] tree
Belki öteden beri böyleydi ama son üç senedir radikalliği etrafındakilere kaygı verecek boyutlara ulaşmıştı .
s-429
8128.train
Belki öteden beri böyleydi ama son üç senedir radikalliği etrafındakilere kaygı verecek boyutlara ulaşmıştı .
[30] tree
Gözleri dönmüş bir hâlde kendisini sokağa atar , bol enfiye çekerek akşamlara kadar bir başına dolaşır .
s-430
8129.train
Gözleri dönmüş bir hâlde kendisini sokağa atar , bol enfiye çekerek akşamlara kadar bir başına dolaşır .
[31] tree
Engin dallardan murt yemezdi .
s-431
8130.train
Engin dallardan murt yemezdi .
[32] tree
Hem parayı et , üstüne bir de söv , ha ?
s-432
8131.train
Hem parayı iç et , üstüne bir de söv , ha ?
[33] tree
İhtiyarlık kepaze şey .
s-433
8132.train
İhtiyarlık kepaze şey .
[34] tree
O zaman da ben kahır yüzünden eriyip bitmiş olacağım .
s-434
8133.train
O zaman da ben kahır yüzünden eriyip bitmiş olacağım .
[35] tree
Yaşlı imiş , çoktan erkekliği kesilmiş .
s-435
8134.train
Yaşlı imiş , çoktan erkekliği kesilmiş .
[36] tree
Şuna bak , hem karıdan dayak yer hem de erkeklik taslar .
s-436
8135.train
Şuna bak , hem karıdan dayak yer hem de erkeklik taslar .
[37] tree
Taraflar , Kıbrıs üzerindeki askerî uçuşlarda erteletime gidilmesini müzakere edecek .
s-437
8136.train
Taraflar , Kıbrıs üzerindeki askerî uçuşlarda erteletime gidilmesini müzakere edecek .
[38] tree
Sen babasının gönlünü ettikten sonra kızın esamesi mi okunur bre usta !
s-438
8137.train
Sen babasının gönlünü ettikten sonra kızın esamesi mi okunur bre usta !
[39] tree
Esef olunur ki memleket , ilmî ehliyeti haiz , üstün insanlardan mahrumdu .
s-439
8138.train
Esef olunur ki memleket , ilmî ehliyeti haiz , üstün insanlardan mahrumdu .
[40] tree
Bir şirretleşmiş ki dünkü saygısından eser kalmamıştı .
s-440
8139.train
Bir şirretleşmiş ki dünkü saygısından eser kalmamıştı .
[41] tree
Beni bir takım vahşi çapulcular esir edip sımsıkı bağladıkları hâlde memleketlerine götürdüler .
s-441
8140.train
Beni bir takım vahşi çapulcular esir edip sımsıkı bağladıkları hâlde memleketlerine götürdüler .
[42] tree
Sanki tutsak pazarında üzerinde pazarlık yapılan satılık bir halayık gibi susmuştu .
s-442
8141.train
Sanki tutsak pazarında üzerinde pazarlık yapılan satılık bir halayık gibi susmuştu .
[43] tree
O , eski defterleri çoktan kapatmış , Osmanlıya kucağını açmıştı .
s-443
8142.train
O , eski defterleri çoktan kapatmış , Osmanlıya kucağını açmıştı .
[44] tree
Anlattığı fıkralarla yaptığı esprilere kendi asla gülmezdi .
s-444
8143.train
Anlattığı fıkralarla yaptığı esprilere kendi asla gülmezdi .
[45] tree
Arkadan hâkî esvaplı , ikişer olmuş rüştiye çocukları bağrışarak kaynaşıyorlardı .
s-445
8144.train
Arkadan hâkî esvaplı , ikişer olmuş rüştiye çocukları bağrışarak kaynaşıyorlardı .
[46] tree
Evli adamın mutluluğu kabilesinin tek tek mutluluğunu koordine edebiliş yeteneğine bağlıdır .
s-446
8145.train
Evli adamın mutluluğu kabilesinin tek tek mutluluğunu koordine edebiliş yeteneğine bağlıdır .
[47] tree
Öğleden sonra vali yine arayınca komiser Zihni'nin etekleri iyice tutuştu .
s-447
8146.train
Öğleden sonra vali yine arayınca komiser Zihni'nin etekleri iyice tutuştu .
[48] tree
Etliye sütlüye karışmamak ve hiçbir ideal için hiçbir mücadeleye katılmamak onun mizacıdır .
s-448
8147.train
Etliye sütlüye karışmamak ve hiçbir ideal için hiçbir mücadeleye katılmamak onun mizacıdır .
[49] tree
Zavallı geçkin kız , yerleşik ahlak kurallarının dışında etsel duyarlığa yaklaşırsa başına bunların geleceğini düşünüyordu .
s-449
8148.train
Zavallı geçkin kız , yerleşik ahlak kurallarının dışında etsel duyarlığa yaklaşırsa başına bunların geleceğini düşünüyordu .
[50] tree
Etüt odasında sırasının gözünü boşaltır , yeniden yerleştirir .
s-450
8149.train
Etüt odasında sırasının gözünü boşaltır , yeniden yerleştirir .
[51] tree
Hiç evlenmeyen kız olur muymuş , evde kalmış dedirtecen kendine ?
s-451
8150.train
Hiç evlenmeyen kız olur muymuş , evde kalmış mı dedirtecen kendine ?
[52] tree
Bu evlilik akdinin ortadan kalktığı duyulduğunda , birtakım olaylarla karşılaşabileceğimi düşünmeliydim .
s-452
8151.train
Bu evlilik akdinin ortadan kalktığı duyulduğunda , birtakım olaylarla karşılaşabileceğimi düşünmeliydim .
[53] tree
Annemden kalma bir evim vardı .
s-453
8152.train
Annemden kalma bir evim vardı .
[54] tree
Mersi denir .
s-454
8153.train
Mersi denir .
[55] tree
Eskiden eyyam reisi denirdi , yani zamana göre hareket eden adam demekti .
s-455
8154.train
Eskiden eyyam reisi denirdi , yani zamana göre hareket eden adam demekti .
[56] tree
Yolun neresi kayalık , neresi kumsal hep ezbere bilirdi .
s-456
8155.train
Yolun neresi kayalık , neresi kumsal hep ezbere bilirdi .
[57] tree
Sigarasını koltuğun kenarına koyduğu metalik kül tablasına ezercesine basıyor .
s-457
8156.train
Sigarasını koltuğun kenarına koyduğu metalik kül tablasına ezercesine basıyor .
[58] tree
Bütün ecnebi kelimeleri ezip büzüp anlaşılmaz hâle getirip öyle kullanıyorlar .
s-458
8157.train
Bütün ecnebi kelimeleri ezip büzüp anlaşılmaz hâle getirip öyle kullanıyorlar .
[59] tree
Bunlar medeni milletlerin lügat kitaplarına süs olsun diye yazılmış fantazyalı kof lakırtılardır .
s-459
8158.train
Bunlar medeni milletlerin lügat kitaplarına süs olsun diye yazılmış fantazyalı kof lakırtılardır .
[60] tree
Bir gün evvel canciğer kuzu sarması , ferdası günü sen kimsin efendi ben seni tanımıyorum .
s-460
8159.train
Bir gün evvel canciğer kuzu sarması , ferdası günü sen kimsin efendi ben seni tanımıyorum .
[61] tree
Badanalı , balkonları sarmaşıklı , fesleğenli , ortancalı iki sıra evin önünden geçtik .
s-461
8160.train
Badanalı , balkonları sarmaşıklı , fesleğenli , ortancalı iki sıra evin önünden geçtik .
[62] tree
Peynir tenekesinde fıkır fıkır kurt kaynıyor .
s-462
8161.train
Peynir tenekesinde fıkır fıkır kurt kaynıyor .
[63] tree
Fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa , soluğu doğru Eminönü'nde aldı .
s-463
8162.train
Fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa , soluğu doğru Eminönü'nde aldı .
[64] tree
Ne sen gideceksin ne de ben .
s-464
8163.train
Ne sen gideceksin ne de ben .
[65] tree
Bütün unsurlarına malikken , henüz fıkracı , fikirci ve romancı Peyami Safa tepesine tırmanabilmiş değildir .
s-465
8164.train
Bütün unsurlarına malikken , henüz fıkracı , fikirci ve romancı Peyami Safa tepesine tırmanabilmiş değildir .
[66] tree
Evet iyi bir şey değil fakat benim için bir fikir verir diye seçtim .
s-466
8165.train
Evet iyi bir şey değil fakat benim için bir fikir verir diye seçtim .
[67] tree
Sedef şekilleri birbirinden ayıracak olan gümüş filatoyu tezgâhın üzerine bıraktı , gülümsedi .
s-467
8166.train
Sedef şekilleri birbirinden ayıracak olan gümüş filatoyu tezgâhın üzerine bıraktı , gülümsedi .
[68] tree
O sene ise buğday ekmişler , tam filiz verecekken Sakarya taşmış , yirmi gün çekilmemişti .
s-468
8167.train
O sene ise buğday ekmişler , tam filiz verecekken Sakarya taşmış , yirmi gün çekilmemişti .
[69] tree
Arkasında birileri var gibi , basından birileri sanırım , sürekli fiştekliyorlar herifi .
s-469
8168.train
Arkasında birileri var gibi , basından birileri sanırım , sürekli fiştekliyorlar herifi .
[70] tree
Ne fena fena bakar , ne de olmayacak bir fiyat verdiğim zaman homurdanır .
s-470
8169.train
Ne fena fena bakar , ne de olmayacak bir fiyat verdiğim zaman homurdanır .
[71] tree
Yine aynı endişe ile bazı kelimelerin daima Frenkçelerini kullanır .
s-471
8170.train
Yine aynı endişe ile bazı kelimelerin daima Frenkçelerini kullanır .
[72] tree
Geceden hazırladığım poşeti alıp ses çıkarmamaya gayret ederek indim katları .
s-472
8171.train
Geceden hazırladığım poşeti alıp ses çıkarmamaya gayret ederek indim katları .
[73] tree
Çetin gecelerce bekleyip umutlarını yitirdikten sonra yalnızlıktan bunalmaya başlar .
s-473
8172.train
Çetin gecelerce bekleyip umutlarını yitirdikten sonra yalnızlıktan bunalmaya başlar .
[74] tree
Radyoda ağdalı yorumuyla sunduğu , gençliğimin sevdiğim şarkılarını aynı irkiltiyle dinliyorum .
s-474
8173.train
Radyoda ağdalı yorumuyla sunduğu , gençliğimin sevdiğim şarkılarını aynı irkiltiyle dinliyorum .
[75] tree
Gene de , giriş katlarında yaşayan kimi aileler bir müddet sonra böylesi bir seyir trafiğini kanıksayabilir .
s-475
8174.train
Gene de , giriş katlarında yaşayan kimi aileler bir müddet sonra böylesi bir seyir trafiğini kanıksayabilir .
[76] tree
Zekâsı , annesinin gensel gururunu okşayacak kadar keskindi .
s-476
8175.train
Zekâsı , annesinin gensel gururunu okşayacak kadar keskindi .
[77] tree
Hamit'in eteğini öpmüş ve geri geri çekilerek odadan çıkmış .
s-477
8176.train
Hamit'in eteğini öpmüş ve geri geri çekilerek odadan çıkmış .
[78] tree
Kendisine yollanan parayı çevirmiş .
s-478
8177.train
Kendisine yollanan parayı çevirmiş .
[79] tree
Gerontologlar yaşlanmaya ve hele ihtiyarlayıp güçsüz kalmaya çare bulmaya çalışıyorlar .
s-479
8178.train
Gerontologlar yaşlanmaya ve hele ihtiyarlayıp güçsüz kalmaya çare bulmaya çalışıyorlar .
[80] tree
Gıcık tutmuş gibi manalı manalı öksürdü .
s-480
8179.train
Gıcık tutmuş gibi manalı manalı öksürdü .
[81] tree
Yüreği temiz olan başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getirmez .
s-481
8180.train
Yüreği temiz olan başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getirmez .
[82] tree
Ekonomi , kendinin ve çoluk çocuğunun boğazından kesmek demekti .
s-482
8181.train
Ekonomi , kendinin ve çoluk çocuğunun boğazından kesmek demekti .
[83] tree
Bir er gördüm ki bir güzele giriftar olmuştu .
s-483
8182.train
Bir er gördüm ki bir güzele giriftar olmuştu .
[84] tree
Önünden koca bir cadde geçiyor .
s-484
8183.train
Önünden koca bir cadde geçiyor .
[85] tree
Bir moda salonunda defileye bakıyormuşçasına baştan ayağa kadar süzdüğünü fark ettim .
s-485
8184.train
Bir moda salonunda defileye bakıyormuşçasına baştan ayağa kadar süzdüğünü fark ettim .
[86] tree
Meclisten geçirinceye kadar göbeğim çatlamıştı .
s-486
8185.train
Meclisten geçirinceye kadar göbeğim çatlamıştı .
[87] tree
Sevda mevsimi gelince kuşlar bin türlü teranelerle minimini göğüslerini yırtarlar .
s-487
8186.train
Sevda mevsimi gelince kuşlar bin türlü teranelerle minimini göğüslerini yırtarlar .
[88] tree
Gölge etme , başka ihsan istemem .
s-488
8187.train
Gölge etme , başka ihsan istemem .
[89] tree
O , büyük aktörlüğün gölgesine yatmış , günlerini stüdyolara telefon etmekle geçiriyor .
s-489
8188.train
O , büyük aktörlüğün gölgesine yatmış , günlerini stüdyolara telefon etmekle geçiriyor .
[90] tree
Gömücüler de kumarbazlarınkine benzer bir tür haz dışında pek bir şey bulamıyorlardı toprakta .
s-490
8189.train
Gömücüler de kumarbazlarınkine benzer bir tür haz dışında pek bir şey bulamıyorlardı toprakta .
[91] tree
Bu delikanlının kıza , bu kızın delikanlıya gönlü akınca insanın yüreği kabarıyor .
s-491
8190.train
Bu delikanlının kıza , bu kızın delikanlıya gönlü akınca insanın yüreği kabarıyor .
[92] tree
Bu soyadı çıkmasaydı , bu hatiplik onun gönlünde kalacakmış .
s-492
8191.train
Bu soyadı çıkmasaydı , bu hatiplik onun gönlünde kalacakmış .
[93] tree
Onun kenar mahallelerde sürüklenen çıplak ayakları benim gönlüme dokunuyor .
s-493
8192.train
Onun kenar mahallelerde sürüklenen çıplak ayakları benim gönlüme dokunuyor .
[94] tree
Nice beyler , paşalar onun peşinde yıllarca dolaşmışlar , onun gönlünü çelmek için her türlü çareye başvurmuşlardı .
s-494
8193.train
Nice beyler , paşalar onun peşinde yıllarca dolaşmışlar , onun gönlünü çelmek için her türlü çareye başvurmuşlardı .
[95] tree
Feride , çocukların birini bırakıp ötekini alıyor , hepsinin sıra ile gönlünü hoş etmek istiyordu .
s-495
8194.train
Feride , çocukların birini bırakıp ötekini alıyor , hepsinin sıra ile gönlünü hoş etmek istiyordu .
[96] tree
Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak , gönlümü karartacak değil .
s-496
8195.train
Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak , gönlümü karartacak değil .
[97] tree
Ama Salih'in gönlü buna razı olmaz , bu yüzden de sorunları yarım ağızla cevaplandırırdı .
s-497
8196.train
Ama Salih'in gönlü buna razı olmaz , bu yüzden de sorunları yarım ağızla cevaplandırırdı .
[98] tree
İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar , gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi .
s-498
8197.train
İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar , gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi .
[99] tree
Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem .
s-499
8198.train
Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem .
[100] tree
O bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş paralıca bir delikanlı sanıyordu .
s-500
8199.train
O bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş paralıca bir delikanlı sanıyordu .

Edit as listText viewDependency trees