s-1
| Güldü. |
s-2
| Şimdi hiçbir şeye yaramadıklarını düşünsem de, yaşayabilmek için yazmak! Böylece, o beklemekle, aramakla, bütün bu zaman parçalarını dolduracak olan boşlukla ve sıkıntıyla dolu yaşam çizgimi belirledim sanıyorum. |
s-3
| Kendine dönmek isteyen bir insanın gidebileceği neresi vardır ki? |
s-4
| Kendi içinde taşıdığı boşlukta derinleşmekten, o boşluğun sıkıntısını, hiç olan hiçi duyumsamaktan başka. |
s-5
| Üstelik mitolojilere inanmayan birisiyse , boşluk üzerinden akacaktır onun. |
s-6
| Ardından üniversitede, benimle ilgilenen kızlarla dolaşmaya başladım. |
s-7
| Artık Beyoğlu'na, geceleri içki içmek için çıkışları azaltmıştım. |
s-8
| Meyhanelerin, o dönemlerde, erkeklerin sayıca ağır bastığı havası, sıkıyordu beni. |
s-9
| Onun yerine kentin o yakasındaki Alman kökenli güzel lokantalara, daha çok, bu gezdiğim kızlarla çıkıyordum. |
s-10
| Sevgilim saydığım kolejli bir kızla gemilere biniyor, Prens Adalarına gidiyorduk. |
s-11
| Orada, denizi gören yamaçlarda, ağaçların altına uzanıyor, piknik yapıyor, sonra da sonsuzca öpüşmelere başlıyorduk. |
s-12
| Ya da Boğaziçi'nde, Emirgan sırtlarındaki korularda, o yörenin kahvelerinde. |
s-13
| Birkaç yıl sonra da, bir gazetede gece sekreteri olarak çalışmaya başladım. |
s-14
| Geceyarısından sonra biten işimden çıktığımda, o zamanların Beyoğlu'sunda varolan, kendine özgü, sabaha kadar açık kulüplere dadandım. |
s-15
| Barmen kızlar, Avrupa'dan gelmiş buz revüsü artistleri, Beyoğlu'nda yalnız yaşayan kadınlar; sonra da bir edebiyatçı, ressam bohemiydi içine düştüğüm. |
s-16
| Sabaha doğru yapılan aşklar ya da aşk yapma gücünü bulamayıp da ertesi günleri de sürdürülen gezintiler. |
s-17
| Buydu , buydu işte beni bekleyen yaşam! |
s-18
| Ardından gene, gündüzleri gezdiğim, birlikte aynı mahalledeki sinemaları dolaştığım genç kızlara geliyordu sıra. |
s-19
| Onlarla bakirelikleri ortadan kaldırılmaksızın yapılan sevişmeler. |
s-20
| Hiçbiri, hiçbiri, bitmeyecekmiş gibi geliyordu bana. |
s-21
| Sonra da bitmeyen bitmeyen bordeller, Beyoğlu yakasının bütün mahallelerindeki buluşma evleri, genelevler, pembemsi bir ışığın süzüldüğü lüks aşk yuvaları. |
s-22
| Paris'te kaldırım yapan kadınlar, maske takan orospuların dolaştığı Roma'nın koskocaman binalarının yukarı katlarındaki genelevler... |
s-23
| Yüzlerine maske takmış orospuların çıplak ve işlek kadınlık organlarının çekiciliğini gördüm. |
s-24
| Kopenhag'da otellerin önünde bekleyen kızlar, Hamburg'un, Berlin'in... buluşma yerleri... |
s-25
| Cinselliğin gizli dünyası. |
s-26
| İnsanların başka türlü, belki de kendileri oldukları, bayağılaştıkları, sıradanlaştıkları, tenlerinin gizini bir süre birbirlerine açıp kapadıkları bütün o antik tapınaklar... |
s-27
| Ruhun kapandığı, gövdeninse çırılçıplak göründüğü kapalı, rutubetli , bazan da gizli yerler. |
s-28
| Fuhuşun ıslak dünyası. |
s-29
| Sonunda elde kalanın doyum mu, doyumsuzluk mu olduğuna karar veremediğin, tütsülerin savrulduğu anıt-mezarlar... |
s-30
| İnsanoğlunun-kendinin de-niçin böylece yaşamak zorunda olduğunu anlayamadığı zevk çeşmeleri... |
s-31
| Bodrum katına kapatılmış cinsellik. |
s-32
| Bu çekinmesiz , sıcak davranışlı , içinde biriktirdiği derinliği dışa da yansıtmaktan kaçınmayan sarışın kız, gelebileceğini söylemişti. |
s-33
| O zamana kadar da, umarım ki, Ana'dan bir haber alırım, dedim. |
s-34
| Dilerim, dedi. |
s-35
| Onu bulacağınıza eminim . |
s-36
| Gizli heyecanımı, bu heyecanın altında yatan kaygıyı sezmiş gibiydi . |
s-37
| Bütün gün süren aramaların verdiği yorgunluk, evdeki salonun sedirinde, akşam üzeri yaklaşırken, kısa sürecek bir uykuya sürüklenmeme neden oldu. |
s-38
| Çok yer kaplamayan bir kitaplık rafıyla ikiye bölünmüş salonda, havagazı yakan şömineyle, salonun bu yanındaki pencerelere doğru uzanan sedirin üzerindeydim . |
s-39
| Bulutların ardındaki güneşin ışığı, donuk bir kuzey aydınlığı yaratıyor, bana Ulusal Müzedeki bazı resimleri düşündürtüyordu. |
s-40
| Dalgınlığımın içinde, eski İstanbul'un parke döşeli caddelerindeydim . |
s-41
| Tramvaylar geçiyor, biraz önce dinmiş olan yağmurun ıslattığı kaldırımları, ara sıra elektrik tellerinde yol açtıkları kıvılcımlanmalar aydınlatıyordu. |
s-42
| Derin, uzak, insansız imgeler... |
s-43
| Sen miydin o. |
s-44
| Uyanır gibi oldum ve o zamanki genç kızın artık dünyamızda olmadığını, erken bir ölümle öldüğünü düşündüm. |
s-45
| Hayır, sonraları hiç de sevmiyordum onu. |
s-46
| Kendimi, bilincimin daha rahat olacağı bir dalgınlığa bırakmaya çalıştım. |
s-47
| Yarı düşüm içinde, bu kentin kanallarını gördüm. |
s-48
| Bulanık, yeşil, su birikintilerini andıran suları. |
s-49
| Ardımdan da kendimi gördüm: kanalların suları üzerinde, kendiliğinden yol alan bir sandalda, daha büyük kanallara geçen, açık denize doğru yol alan kendimi. |
s-50
| O sırada çınlayan telefonla uyandım. |
s-51
| Maryline. |
s-52
| Oh, iyi ki aradın Maryline. |
s-53
| Korkunç düşlerle dolu bir uykuya sürüklenmek üzereydim . |
s-54
| Bugün Ulusal Müzeyi gezdim, sonra da seni düşündüm. |
s-55
| Vaktin varsa görüşelim. |
s-56
| Tabii. |
s-57
| Tabii. |
s-58
| Çok sevineceğim. |
s-59
| Buraya uğra, bir kadeh içtikten sonra, kentin merkezine ineriz. |
s-60
| Tamam, geliyorum. |
s-61
| Pencereden tramvayların son durağı olan, caddenin ötesinde, soldaki , ağaçlıklı küçük alana bakıyordum. |
s-62
| Maryline'nin, birkaç yolcuyla birlikte tramvaydan indiğini, sonra da geçmek üzere caddenin kıyısındaki kaldırıma doğru yürüdüğünü gördüm. |
s-63
| Bu rahat davranışlı New Yorklu kız, tedirginlikleri büyütmeye elverişli içimi sakinleştirmişti. |
s-64
| İşte, dünyanın her yanında insanlar vardı ; burada, yabancısı olduğum bu kanallar kentinde de. |
s-65
| Böylece, insanlarla beraber kal ve yalnızlığı unut. |
s-66
| Seni pencerede gördüm, dedi Maryline. |
s-67
| Sana bakıyordum. |
s-68
| Ne rahat, ne güzel bir ev bulmuşsun. |
s-69
| Yaşlı bir dostun armağanı. |
s-70
| Doğrusu burada çok rahatım . |
s-71
| Nasıl bir viski vereyim sana. |
s-72
| Buzlu ve çok sodalı . |
s-73
| İncecik bacaklarını birbirinin üzerine atmıştı, geniş koltuğun üzerinde rahatça oturuyordu. |
s-74
| Gel bak, sana evi göstereyim. |
s-75
| Arkadaki odayı, mutfağı. |
s-76
| Mutfak çok güzel, dedi Maryline. |
s-77
| Ulusal Müzedeki resimler nasıldı . |
s-78
| Akıl alır gibi değil. |
s-79
| Bu evi bana teslim eden Madam Kuve sözünü etti: çok moda bir kahve varmış. |
s-80
| İstersen önce oraya gidelim. |
s-81
| Sanıyorum bütün entellektüel züppeler oradalar . |
s-82
| Çok eğlenceli . |
s-83
| Sonra da bir küçük bar gördüm, bakalım sen beğenecek misin? |
s-84
| Her yaştan insan vardı , neler konuştuklarını çok anlamak isterdim. |
s-85
| Leidse Alanından Vondelpark yönüne doğru, bir nehri andıran kanalın kıyısına iniliyordu, oradaydı bu geniş, rahat, sulara bakan kahve. |
s-86
| Biliyor musun ben bu bourbon viskiyi daha çok seviyorum. |
s-87
| Ben de. |
s-88
| Hafif konyakımsı, ama konyak da değil, skoç viskilerine göre daha yanık kokulu sanki. |
s-89
| Biliyor musun, çıplak, doğrudan doğruya tadını duyuran içkiler var. |
s-90
| Bir de böyle biraz kavrulmuş bir hava veren, tadını dolaylı olarak duyuran, ama gene de kafayı tutan. |
s-91
| Genç yaşına karşın, bütün bunları biliyorsun Maryline. |
s-92
| Evet, biliyorum, dedi Maryline. |
s-93
| Kahveden çıkarak alana doğru yürüdük. |
s-94
| Henüz oraya varmadan önceki ara sokaklardan birinde, göstermek istediğim küçük bir bar vardı . |
s-95
| Gecenin bu saatinde, beyaz perdeleri olan camlı kapısı kapalıydı . |
s-96
| İçerisi tıklım tıklım doluydu . |
s-97
| Her yaştan, her kesimden insanlar konuşarak içki içiyorlardı. |
s-98
| Onların gürültülü neşesi, duyduğum yalnızlık duygularını azaltıyordu, ama neler konuştuklarını da anlamıyordum. |
s-99
| Bir bakıma sessiz film görüntüleri. |
s-100
| birlikte, barın yakınına kadar sokulabildik. |