Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish - IMST

LanguageTurkish
ProjectIMST
Corpus Parttrain

Select a sentence

Showing 1 - 100 of 3435 • previousnext

s-1 Güldü.
s-2 Şimdi hiçbir şeye yaramadıklarını düşünsem de, yaşayabilmek için yazmak! Böylece, o beklemekle, aramakla, bütün bu zaman parçalarını dolduracak olan boşlukla ve sıkıntıyla dolu yaşam çizgimi belirledim sanıyorum.
s-3 Kendine dönmek isteyen bir insanın gidebileceği neresi vardır ki?
s-4 Kendi içinde taşıdığı boşlukta derinleşmekten, o boşluğun sıkıntısını, hiç olan hiçi duyumsamaktan başka.
s-5 Üstelik mitolojilere inanmayan birisiyse , boşluk üzerinden akacaktır onun.
s-6 Ardından üniversitede, benimle ilgilenen kızlarla dolaşmaya başladım.
s-7 Artık Beyoğlu'na, geceleri içki içmek için çıkışları azaltmıştım.
s-8 Meyhanelerin, o dönemlerde, erkeklerin sayıca ağır bastığı havası, sıkıyordu beni.
s-9 Onun yerine kentin o yakasındaki Alman kökenli güzel lokantalara, daha çok, bu gezdiğim kızlarla çıkıyordum.
s-10 Sevgilim saydığım kolejli bir kızla gemilere biniyor, Prens Adalarına gidiyorduk.
s-11 Orada, denizi gören yamaçlarda, ağaçların altına uzanıyor, piknik yapıyor, sonra da sonsuzca öpüşmelere başlıyorduk.
s-12 Ya da Boğaziçi'nde, Emirgan sırtlarındaki korularda, o yörenin kahvelerinde.
s-13 Birkaç yıl sonra da, bir gazetede gece sekreteri olarak çalışmaya başladım.
s-14 Geceyarısından sonra biten işimden çıktığımda, o zamanların Beyoğlu'sunda varolan, kendine özgü, sabaha kadar açık kulüplere dadandım.
s-15 Barmen kızlar, Avrupa'dan gelmiş buz revüsü artistleri, Beyoğlu'nda yalnız yaşayan kadınlar; sonra da bir edebiyatçı, ressam bohemiydi içine düştüğüm.
s-16 Sabaha doğru yapılan aşklar ya da aşk yapma gücünü bulamayıp da ertesi günleri de sürdürülen gezintiler.
s-17 Buydu , buydu işte beni bekleyen yaşam!
s-18 Ardından gene, gündüzleri gezdiğim, birlikte aynı mahalledeki sinemaları dolaştığım genç kızlara geliyordu sıra.
s-19 Onlarla bakirelikleri ortadan kaldırılmaksızın yapılan sevişmeler.
s-20 Hiçbiri, hiçbiri, bitmeyecekmiş gibi geliyordu bana.
s-21 Sonra da bitmeyen bitmeyen bordeller, Beyoğlu yakasının bütün mahallelerindeki buluşma evleri, genelevler, pembemsi bir ışığın süzüldüğü lüks aşk yuvaları.
s-22 Paris'te kaldırım yapan kadınlar, maske takan orospuların dolaştığı Roma'nın koskocaman binalarının yukarı katlarındaki genelevler...
s-23 Yüzlerine maske takmış orospuların çıplak ve işlek kadınlık organlarının çekiciliğini gördüm.
s-24 Kopenhag'da otellerin önünde bekleyen kızlar, Hamburg'un, Berlin'in... buluşma yerleri...
s-25 Cinselliğin gizli dünyası.
s-26 İnsanların başka türlü, belki de kendileri oldukları, bayağılaştıkları, sıradanlaştıkları, tenlerinin gizini bir süre birbirlerine açıp kapadıkları bütün o antik tapınaklar...
s-27 Ruhun kapandığı, gövdeninse çırılçıplak göründüğü kapalı, rutubetli , bazan da gizli yerler.
s-28 Fuhuşun ıslak dünyası.
s-29 Sonunda elde kalanın doyum mu, doyumsuzluk mu olduğuna karar veremediğin, tütsülerin savrulduğu anıt-mezarlar...
s-30 İnsanoğlunun-kendinin de-niçin böylece yaşamak zorunda olduğunu anlayamadığı zevk çeşmeleri...
s-31 Bodrum katına kapatılmış cinsellik.
s-32 Bu çekinmesiz , sıcak davranışlı , içinde biriktirdiği derinliği dışa da yansıtmaktan kaçınmayan sarışın kız, gelebileceğini söylemişti.
s-33 O zamana kadar da, umarım ki, Ana'dan bir haber alırım, dedim.
s-34 Dilerim, dedi.
s-35 Onu bulacağınıza eminim .
s-36 Gizli heyecanımı, bu heyecanın altında yatan kaygıyı sezmiş gibiydi .
s-37 Bütün gün süren aramaların verdiği yorgunluk, evdeki salonun sedirinde, akşam üzeri yaklaşırken, kısa sürecek bir uykuya sürüklenmeme neden oldu.
s-38 Çok yer kaplamayan bir kitaplık rafıyla ikiye bölünmüş salonda, havagazı yakan şömineyle, salonun bu yanındaki pencerelere doğru uzanan sedirin üzerindeydim .
s-39 Bulutların ardındaki güneşin ışığı, donuk bir kuzey aydınlığı yaratıyor, bana Ulusal Müzedeki bazı resimleri düşündürtüyordu.
s-40 Dalgınlığımın içinde, eski İstanbul'un parke döşeli caddelerindeydim .
s-41 Tramvaylar geçiyor, biraz önce dinmiş olan yağmurun ıslattığı kaldırımları, ara sıra elektrik tellerinde yol açtıkları kıvılcımlanmalar aydınlatıyordu.
s-42 Derin, uzak, insansız imgeler...
s-43 Sen miydin o.
s-44 Uyanır gibi oldum ve o zamanki genç kızın artık dünyamızda olmadığını, erken bir ölümle öldüğünü düşündüm.
s-45 Hayır, sonraları hiç de sevmiyordum onu.
s-46 Kendimi, bilincimin daha rahat olacağı bir dalgınlığa bırakmaya çalıştım.
s-47 Yarı düşüm içinde, bu kentin kanallarını gördüm.
s-48 Bulanık, yeşil, su birikintilerini andıran suları.
s-49 Ardımdan da kendimi gördüm: kanalların suları üzerinde, kendiliğinden yol alan bir sandalda, daha büyük kanallara geçen, açık denize doğru yol alan kendimi.
s-50 O sırada çınlayan telefonla uyandım.
s-51 Maryline.
s-52 Oh, iyi ki aradın Maryline.
s-53 Korkunç düşlerle dolu bir uykuya sürüklenmek üzereydim .
s-54 Bugün Ulusal Müzeyi gezdim, sonra da seni düşündüm.
s-55 Vaktin varsa görüşelim.
s-56 Tabii.
s-57 Tabii.
s-58 Çok sevineceğim.
s-59 Buraya uğra, bir kadeh içtikten sonra, kentin merkezine ineriz.
s-60 Tamam, geliyorum.
s-61 Pencereden tramvayların son durağı olan, caddenin ötesinde, soldaki , ağaçlıklı küçük alana bakıyordum.
s-62 Maryline'nin, birkaç yolcuyla birlikte tramvaydan indiğini, sonra da geçmek üzere caddenin kıyısındaki kaldırıma doğru yürüdüğünü gördüm.
s-63 Bu rahat davranışlı New Yorklu kız, tedirginlikleri büyütmeye elverişli içimi sakinleştirmişti.
s-64 İşte, dünyanın her yanında insanlar vardı ; burada, yabancısı olduğum bu kanallar kentinde de.
s-65 Böylece, insanlarla beraber kal ve yalnızlığı unut.
s-66 Seni pencerede gördüm, dedi Maryline.
s-67 Sana bakıyordum.
s-68 Ne rahat, ne güzel bir ev bulmuşsun.
s-69 Yaşlı bir dostun armağanı.
s-70 Doğrusu burada çok rahatım .
s-71 Nasıl bir viski vereyim sana.
s-72 Buzlu ve çok sodalı .
s-73 İncecik bacaklarını birbirinin üzerine atmıştı, geniş koltuğun üzerinde rahatça oturuyordu.
s-74 Gel bak, sana evi göstereyim.
s-75 Arkadaki odayı, mutfağı.
s-76 Mutfak çok güzel, dedi Maryline.
s-77 Ulusal Müzedeki resimler nasıldı .
s-78 Akıl alır gibi değil.
s-79 Bu evi bana teslim eden Madam Kuve sözünü etti: çok moda bir kahve varmış.
s-80 İstersen önce oraya gidelim.
s-81 Sanıyorum bütün entellektüel züppeler oradalar .
s-82 Çok eğlenceli .
s-83 Sonra da bir küçük bar gördüm, bakalım sen beğenecek misin?
s-84 Her yaştan insan vardı , neler konuştuklarını çok anlamak isterdim.
s-85 Leidse Alanından Vondelpark yönüne doğru, bir nehri andıran kanalın kıyısına iniliyordu, oradaydı bu geniş, rahat, sulara bakan kahve.
s-86 Biliyor musun ben bu bourbon viskiyi daha çok seviyorum.
s-87 Ben de.
s-88 Hafif konyakımsı, ama konyak da değil, skoç viskilerine göre daha yanık kokulu sanki.
s-89 Biliyor musun, çıplak, doğrudan doğruya tadını duyuran içkiler var.
s-90 Bir de böyle biraz kavrulmuş bir hava veren, tadını dolaylı olarak duyuran, ama gene de kafayı tutan.
s-91 Genç yaşına karşın, bütün bunları biliyorsun Maryline.
s-92 Evet, biliyorum, dedi Maryline.
s-93 Kahveden çıkarak alana doğru yürüdük.
s-94 Henüz oraya varmadan önceki ara sokaklardan birinde, göstermek istediğim küçük bir bar vardı .
s-95 Gecenin bu saatinde, beyaz perdeleri olan camlı kapısı kapalıydı .
s-96 İçerisi tıklım tıklım doluydu .
s-97 Her yaştan, her kesimden insanlar konuşarak içki içiyorlardı.
s-98 Onların gürültülü neşesi, duyduğum yalnızlık duygularını azaltıyordu, ama neler konuştuklarını da anlamıyordum.
s-99 Bir bakıma sessiz film görüntüleri.
s-100 birlikte, barın yakınına kadar sokulabildik.

Text viewDownload CoNNL-U