s-1
| Evet. |
s-2
| Evet. |
s-3
| Evet. |
s-4
| Ne zaman. |
s-5
| Değil tabii. |
s-6
| Seni seviyorum,. |
s-7
| Ayhan Işık'ın yerine... |
s-8
| O ve ben asla yaşlanmayacağız. |
s-9
| Aşkımız asla eskimeyecek ve ölmeyecek... |
s-10
| Ve bir ilkokul öğrencisiyle, yirmilerindeki bir kadının aşkına hiç kimse artık hiçbir şey söyleyemeyecek. |
s-11
| Kim demiş öldüğünü?.. |
s-12
| Ama işte gemi limandan demir aldı . |
s-13
| Türkiye, o limandan gitgide uzaklaşıyor. |
s-14
| Maziyle bağlarını koparıyor. |
s-15
| Belgin Dorukları, Sadri Alışıkları, Kırık Hayatları ve Ölümsüz Aşkları, eski resimlerde yanımıza aldık, gidiyoruz. |
s-16
| Onların dışında, geçmişe ait ne varsa bıraktık geride... |
s-17
| Geleceğe dair ne varsa yükte hafif, pahada ağır, bizleledir . |
s-18
| Umutlar bizleledir . |
s-19
| Ah'lara, vah'lara gerek yok. |
s-20
| Güverteye çıkınca geride bıraktığımız manzaraya bir bakın. |
s-21
| Limanda sokak çatışmaları... |
s-22
| patlayan silahlar, havada uçuşan taşlar... |
s-23
| Ve o filmden gitgide uzaklaşıyoruz. |
s-24
| Resim, daha bir haftada küçülüyor... |
s-25
| Kışkırtıcıların, provokatörlerin sesleri duyulmuyor. |
s-26
| Gemi uzaklaştıkça el-kol hareketleri, çırpınışları görülmez oluyor. |
s-27
| Türkiye, anlamsız iç savaş korkutmalarına iltifat etmiyor. |
s-28
| Beş bin askerinin harekatında pirinç ve ekmek stoku yapmıyor. |
s-29
| Pazar günü kırlara çıkmayı seçiyor. |
s-30
| Dağdaki üç beş bin-silahlı adamın, geleceğini tehdit edemeyeceğini anlıyor. |
s-31
| Kimi politikacıların, ekonomistlerin, stratejistlerin siyasi, iktisadi ve sosyal kuşku dalgalarına rağmen gemi yürüyor... |
s-32
| Türkiye, geçmişle ve geçmişin korkularıyla bağlarını kopardı gidiyor. |
s-33
| Rotası barışa, insanca ve modern hayatlara doğru... |
s-34
| Ve güneşli limanlara... |
s-35
| İnanmıyorsanız, Türkiye'nin kentlerinde ve kasabalarında bir pazar günü sokağa çıkın. |
s-36
| Geminin güvertesinden, ufuk çizgisine bakın. |
s-37
| Biz, geçmişte ne varsa güzel olan, yanımıza aldık, kalbimize gömdük. |
s-38
| Belgin Dorukları da gittiğimiz yere götürüyoruz. |
s-39
| Resmine bakıp bir parça gözyaşı döküyorsak eğer, onu da aşkımızın imkansızlığına verin... |
s-40
| Resmi tarihle, alternatif tarih arasında bir seçim yapmak zorundaymışız . |
s-41
| Öyle diyorlar... |
s-42
| Bir sabah uyanıyorsunuz ve o güne kadar ülkemizin ve yeryüzünün geçmişiyle ilgili pek çok olayın doğru olmadığını öğreniyorsunuz. |
s-43
| Sultan Abdülhamid'in o kadar da kötü bir insan olmadığını, Vahdettin'in sabah akşam imparatorluğu İngilizlere satmayı düşünmediğini okuyorsunuz. |
s-44
| Fatih'in, gemileri Haliç'e karadan indirme planının Fatih'in kafasından çıkmadığını, Said Nursi'nin-i de arkasına Nurcu ordularını toplayıp başkente yürüme planları yapmadığını işitiyorsunuz. |
s-45
| Kristof Kolomb'un, öyle insanlık adına keşiflere çıkmış bir seyyah değil, yeni zenginlikler peşinde koşan ve tayfasına kan kusturan zalim bir kaptan olduğunu fark ediyorsunuz. |
s-46
| Hitler'in Almanya için kimi iyi şeyler yaptığına, Karl marks'ın dört ayak üstünde çocukları sırtında gezdiren, büyümeyen bir çocuk olarak kaldığına hayretle muttali oluyorsunuz. |
s-47
| Kahramanlarınızın, kadın-erkek ilişkilerine dönük yönlerinde de, kulaklarınıza inanamıyor ve duyduklarınızla düş kırıklıklarına duçar oluyorsunuz. |
s-48
| Yarına ilişkin hesaplarınız ve kaygılarınızda tarihin yanlış kurgusundaki karelerin yerlerinin değişmiş olması ne kadar etkili. |
s-49
| Doğruları bilmek zorundayız , bu doğru... |
s-50
| Yalanlara ve yanlışlara ömür boyu mahkum edilmiş bireyler ve toplumların dışarıdan görüntüsünün zeka sefaletiyle eşdeğer olacağı da doğru... |
s-51
| Dönmüyor da zaten... |
s-52
| Tarihi, yaşanmışların hatıra defteri olmaktan çıkarıp geleceğimizin yol gösteren rehberi olarak gördükçe, tarihi tekrarlar dururuz. |
s-53
| O anlamda, tarihin doğrusu ya da yanlışı çok da fark etmiyor. |
s-54
| Tarihi, içinden dersler çıkarılacak cep kılavuzu olmaktan kültür boyutuna taşımak gerekiyor. |
s-55
| Kültürün her türlüsünün de sahte renklerden ve boyalardan arınması elzem... |
s-56
| Resmi ve alternatif tarih tartışmalarını, kültürün tozlarından arınması olarak görmek de en doğrusu... |
s-57
| Ama o kadar... |
s-58
| Yarının yaşam tarzını, yarına ait kurallar belirleyecek ki, galiba onun adına devrim diyorlar. |
s-59
| Dün ne olduysa oldu... |
s-60
| Bugünün Türkiye'sinde yaşayanlar çözecekler Türkiye'nin sorunlarını. |
s-61
| Yarının hayal edilmiş dünyasına göre vizyonları olanlar , yarına geçecek sınırdan... |
s-62
| Bir sabah uyandınız ve ulusal tarihinizdeki bir geminin o kadar da köhne olmadığını öğrendiniz. |
s-63
| Ve fakat bu yeni gerçek, Kadıköy vapurunun karşıdan karşıya geçiş süresini hiçbir şekilde değiştirmedi. |
s-64
| Çünkü... |
s-65
| Bize yarının yeni şarkılarını söyleyecek yeni insanlar lazım... |
s-66
| Tam dört yıl önce, evimin tüm eşyasını kutulara doldurup bir depoya koydular. |
s-67
| Ben uzak bir yolculuğa çıkıyordum. |
s-68
| Okyanus ötesine... |
s-69
| Ne zaman döneceğim de belli değildi... |
s-70
| Sonunda döndüm. |
s-71
| Dün de bir kamyon, kutuları bana geri getirdi. |
s-72
| Dört yıldır benden ayrı duran, dört yıldır soğuk bir deponun duvarları arasında terk edilmişlik duygularını yaşayan eşyam, açılıp saçıldı. |
s-73
| Tozlu ve solgundular . |
s-74
| Dört yıl önce, tüm bağlantımı kesip attığım geçmişim geri döndü. |
s-75
| Mazim kalbimde bir yara gibi değildi... |
s-76
| Kanamıyordu... |
s-77
| Ama dökülüp saçılan eşyanın kırgın oldukları her hallerinden belliydi . |
s-78
| Albümleri geriye doğru çevirdim. |
s-79
| 70'lere kadar gidebildim. |
s-80
| Sonra tuhaf şeyler oldu... |
s-81
| Abajuru fişe takınca ışık verdi. |
s-82
| Az daha unutuyordum: Evde başka eşya da vardı. |
s-83
| Sonradan hayatıma giren... |
s-84
| Birbirleriyle karşılaştılar... |
s-85
| Eski abajurun ışığı daha sıcaktı , ama daha aydınlık değildi. |
s-86
| Bir kutudan eski bir müzik seti çıktı. |
s-87
| Pikabı vardı. |
s-88
| CD çalan aygıtla bakıştılar . |
s-89
| Plaklardaki şarkılar unutulmuştu. |
s-90
| Eşya arasına yerleştirilmiş gazeteler saçıldı ortaya. |
s-91
| Günün gazeteleriyle örtüştüler. |
s-92
| Çiller, Karayalçın, Boyner de yoktu . |
s-93
| Kitaplar eskimemişti belki. |
s-94
| Hala okuyabilir, anlattığı aşklara katılabilir, maceralarında uzun yolculuklara çıkabilirdik . |
s-95
| Ama çoğunun teorileri tartışılır olmaktan çıkmıştı... |
s-96
| Ve fark ettim ki, onlarca kutudan, yüzlerce eşyanın arasından bir tek bilgisayar disketi bile düşmedi yere. |
s-97
| Rengarenk oyuncaklar, birkaç dakikadan fazla ilgisini çekmedi küçük oğlumun. |
s-98
| Dün kutular açılınca... |
s-99
| Eski eşyayla haşır neşir oldum. |
s-100
| Onun için yazamadım... |