Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish - Kenet

LanguageTurkish
ProjectKenet
Corpus Parttrain

Select a sentence

Showing 403 - 502 of 15398 • previousnext

s-403 Aylık ücretin ödenmesi de garip bir biçim almıştı .
s-404 Aylık toplantı .
s-405 Aylıklı bir .
s-406 Kapı kanadının aynası .
s-407 Bir ülkenin sanat ve kültür hayatı bir bakıma o ülkenin uygarlık aynasıdır .
s-408 Vah vah , aynalı şeydi doğrusu , kayartonun elinden kurtaramadınız .
s-409 Benimki de ne yapsın , ne gördüyse aynen sürdürüyor .
s-410 Ayni yardım .
s-411 Taşlığa oturup soğuk ayranlar içtik .
s-412 Bir formalık ayrı basımlar eser diye gösterilmezse korkarım pek çoğumuzun eser listeleri hayli fakir kalırdı .
s-413 Ayrıca yeni atlattığı zatürre onu iyice güçten düşürmüştü .
s-414 Apış arasına fazla tülbent ve mermerşahi tıkarak bebeği çarpık ve ayrık bacaklı , tenasüpsüz olmaktan korur .
s-415 Şimdi ya gündüzdür ya gece .
s-416 Bunca zamanlar bilişip / Ahir dönüp ayrılışıp
s-417 Artık senden saklamaya sebep kalmıyor .
s-418 Bu taşçılar topluluğunun tadını , çeşnisini başka hiçbir yerde bulamazlardı .
s-419 Hep kamersiz gecelerin karanlıkları içinde geçen beş seneden sonra parlak ve yeşil köyü pek hoşuna gitmişti .
s-420 Tavanda hevenk hevenk üzümler , elmalar , armutlar , ayvalar sarkıyordu .
s-421 Sarı ayva tüyleriyle kaplı incecik kollarını biraz fazla sıkacak olsam eriyiverecek sanırım .
s-422 Komşu gencine yüz vermemiş , çocuklu bir mahkeme azasıyla evlenmişti .
s-423 Kendini yeni hayatın azadeliğine terk ettiği zaman .
s-424 Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan / Mevsimler soğumuş , sular azalmış
s-425 Arkadaşlarımdan ayrılıp onun yanına geçmek azametime dokundu .
s-426 Biz onların yorgun ve durgun bile olsa düzgün ve heybetli hâllerini görüyorduk .
s-427 Aydınlık olunca günlerin devamı bir azap gibi geliyordu .
s-428 Tersane azabı .
s-429 Zavallı kuş birdenbire sendeledi , azat olduğuna inanmıyor gibi durdu .
s-430 Yaramazlığı bir yana , çocukları da azdırdığı için temiz bir dayak yemiş olmalı .
s-431 Senin gibi azgın bir delikanlıya vereceğim ilk ders , doyurabildiğin kadının sana vereceği tadın ne kadar önemli olduğudur .
s-432 Kahveci hem kulampara hem de azılı bir katil olarak şöhretli biri olduğundan bu mekâna ayak basan pek olmuyordu .
s-433 Zamanımızın Fransız romancıları da bir hayli işi azıtmış durumdadırlar .
s-434 Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz .
s-435 Bu hususlardaki vesikaların azlığı maalesef ancak küçük bir ipucu üzerinde yapılan tahminlerden ibaret kalıyor .
s-436 Çocuklar azdı .
s-437 Bazılarının bronşiti , bazılarının romatizması azmış .
s-438 En azından yirmi beş yıl daha yaşamaya azmettim .
s-439 Türk babanın ve Türk ananın çocuğu Türk'tür .
s-440 Asya'daki babalarımızdan miras kalan millî şiirimizin manzum şekillerinde .
s-441 Gül Baba .
s-442 Bu kardeşçe , babaca muameleleri karşısında , artık böyle bir hisse kapılmanın ne kadar yersiz olduğunu anlamaya başlamıştım .
s-443 Bu , müessesemizin çok eski baba dostu müşterisinin kızına hediyemizdir .
s-444 Ben , serin bir esinti bulmak umuduyla ta babafingonun başına tırmandım .
s-445 Bu adla bizim kayınbabadan bir hayli para dolandırmışlar .
s-446 Ben üç çocuğa babalık etmiş , iki kız evlendirmiş , bir oğlan okutmuşum .
s-447 Eşyam mektebe geldiği andan itibaren artık hayata benim için ebedî yalnızlık , ebedî yetimlik ikinci defa tahakkuk etmiş oluyordu .
s-448 Padişah bakmış , babayani , hırpani bir derviş .
s-449 Binaya yakışacak mobilyayı satın almaya kadir babayiğit çıkmadı .
s-450 Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu .
s-451 Bakın şu bacaksıza !
s-452 Tam o sırada içeri Habeş bir bacı girdi .
s-453 O daha ayakları çıplak küçük bir kızken , geceleri beyaz badanalı kuyunun kenarına yan yana otururduk .
s-454 Badem bıyık hafifçe sola kayıyor .
s-455 Nasıl oldu da deminki badireden sağ salim kurtulabildi ?
s-456 Ayakkabının bağı çözüldü .
s-457 Kadıköy'den Fenerbahçe'ye kadar olan saha , gözleri okşayan bağlarla örtülüdür .
s-458 Bağa gözlük .
s-459 Bağ bozumu zamanı ceviz çırpmaya giderlerdi .
s-460 Bağcıksız ayakkabı .
s-461 Bağımlılık bir süre mutlu eder , sonra alışkanlık olur , sonra baskıya dönüşür .
s-462 Burada da her bahsin sonunda yazdığı gibi uzun uzadıya incelemelerde bulunuyor .
s-463 Annem , bulaşıkları yıkamaya çalışıyor , kız kardeşim onları kurulamakla meşgul .
s-464 Şiirlerindeki mistik hava ile yaşamındaki bu bağırgan , çocuksu yaklaşım , çoğu kimseyi yadırgatırdı .
s-465 Tellal bağırtmak .
s-466 Çocuk elindeki çiçek demetini kumandanın ayağı altına atarak , babamı bağışlayınız , diyordu .
s-467 Bu konuyu nasıl buraya bağladığını bir türlü anlamıyorum .
s-468 İşleri bugün sözleşmeye bağladı .
s-469 Bu beni bağladı .
s-470 Kızım , ne yapsak da seni bu eve bağlayabilsek acaba ?
s-471 Ona bağlandığım kadar / Hiçbirine bağlanmadım / Sade kadın değil , insan
s-472 Bütün ulaştırma bağlantıları tahrip edilmiştir .
s-473 Hazır bulunanların hepsi tatlı dil , güler yüz taraftarlığında ittifak etmiş gibiydiler .
s-474 Günlerden beri bağlı duran demir , sert bir hırıltıyla denize daldı .
s-475 Bağlı geçit .
s-476 Babama olan bağlılığımdan ziyade , anneme duyduğum kızgınlıktan yaptım bunu .
s-477 Nice kahramanlar nice sultanlar / Gelmiş gitmiş bağrı yanık ozanlar
s-478 Güvertede bir koşuşma , denizde bir bağrışma oldu .
s-479 Kapıdan çıkmak üzere olan İclâl geriye dönerek bahanesiz durmuştu .
s-480 Bir bahar bayramının ikinci , üçüncü günleri , abla kardeş kokusunu kim bilir kaçıncı defa alıyordu .
s-481 Birkaç aydan sonra hayatımız boyunca yaşadığımız en büyük bahçeli evden çıktık .
s-482 Çalıştık bahçıvanla sabah akşam baş başa / Bu üç gülü büyüttük üç yiğit arkadaşa
s-483 Her zaman bahçıvanlıkla uğraşan bir ihtiyar adam .
s-484 Bahriye neferleri sıçrayıp sandallara atladılar .
s-485 Hatta ben , bazı şairlerimizin gülden , çiçekten , aşktan ve büyüleyen gözlerden bahsetmelerine şaşarım , çok şaşarım .
s-486 Sonraları onun bahtiyarlığını gördükçe memnun olurdum .
s-487 Galiba bu , o bahtsız annenin en büyük kahrı oldu ve oğluna özlemini sayıklayarak öldü gitti .
s-488 Geçenlerde bir adamı bakarada yüz bin liraya yakın para kaybetti .
s-489 Ustanın anası yatalak oldu , yanına başka bir bakıcı kocakarı tuttum .
s-490 Bahçe bakım ister .
s-491 Çeviri üzerine okuduğum yazıları okumadıklarım da öyleymiş gibi geliyor bana yazılma nedenleri bakımından iki büyük öbekte toplayabilirim .
s-492 Üç yaşına kadar valideler çocuklarına pek az bir şey öğretebilecek veyahut hemen hiçbir şey öğretemeyecek , yalnız bir bakıntıdan ibaret bulunan hizmetlerinde bile .
s-493 Gittikçe kırmızıya çalan bir güneş , her şeyin üzerine , tepeden tırnağa bakırımsı bir yaldız döküyor .
s-494 Ev halkı birbirlerine bakışıyorlar , söyleyecek söz bulamıyorlar .
s-495 Kale kapısından yalnız birini açık bırakarak bakilerini örmeye başlamışlardı .
s-496 Bakkallar , sebzeciler eline bir iki şey tutuştururlardı .
s-497 Elleri , ayakları kalın baklalı zincirle bağlı biçarenin .
s-498 Baklavalık un .
s-499 Limana bakan penceresinden deniz görünürdü .
s-500 Pasaport işine polis bakar .
s-501 Çocuğum , sen derslerine bak .
s-502 Ay , bu kadın İngilizceden de çakıyor mu ?

Text viewDownload CoNNL-U