s-304
| Evde birilerinin olması bana bir çeşit güven hissi veriyor |
s-305
| Asetatlı kâğıt . |
s-306
| Otomobile bindik ve uzun bir asfalt yol üzerinde koşmaya koyulduk . |
s-307
| Bugün son kuraklığın on ikinci yılıdır / Hakanın baş ucunda bir kılıç asılıdır |
s-308
| Asıl sanat budur . |
s-309
| Çocuk annesinin eteğine asıldı . |
s-310
| Bir işe asılmak . |
s-311
| Hiç kibar sınıfından , asilzade bir gencin oyuncu olduğunu gördünüz mü ? |
s-312
| Metrenin askatları desimetre , santimetre ve milimetredir . |
s-313
| Yürüyüşü askercedir , oturuşu askercedir , mendilini katlayıp cebine koyuşu bile askercedir . |
s-314
| Eskiden uzun seneler askerî rüştiyelerde hocalık etmiş olan bu adam , kim bilir ne kadar çocuğun canını yakmıştı . |
s-315
| Üzüm askısı . |
s-316
| Vestiyerde bir kadın şapkası unutulmuş olduğunu görmüştüm . |
s-317
| Gücün , erdemliğin , bilimin , her şeyin başı paradır , para . |
s-318
| Ben inek için oymalarımı bıraktım , dikiş makinesini tamir etmedim , mektebi astım . |
s-319
| Asmalı bahçe . |
s-320
| Bir kısmı da dansı , asrilik gereği kabul ediyor , ileriye geriye yürüyorlardı . |
s-321
| Böyle muazzam bir prodüksiyonun ne kadar astronomik finansmana dayandığını siz tahmin edin artık . |
s-322
| Başçavuş , kalabalığı dağıtmaya çalışan jandarmalara seslendi . |
s-323
| Aşağı katı , sakin ve daha sıcak olduğu için seçtik . |
s-324
| On sekiz yaşından aşağı olanlar giremez . |
s-325
| İçindeki aşağılık kompleksinin fitilini tutuşturabilirim tipimle . |
s-326
| Ben bu aşçı kadar çılgın ve aksi insan görmedim . |
s-327
| Cephesi kireçle badanalanmış kapı pencere çerçeveleri koyu mavi aşı boyalı küçük bir köfteci dükkânına girdiler . |
s-328
| Üçüncü kategoride , vatandaşlık bilinci aşılamaya çalışan yazılar toplanıyordu . |
s-329
| Aşılama su . |
s-330
| Erkekler günlerce çıkıkçıların , kırıkçıların kapısını aşındırdı . |
s-331
| Talihin aşırısı da insanı eninde sonunda aptallaştırdığından sonuç aynı kapıya çıkardı . |
s-332
| Cemiyetin çaldıklarına nazaran adi sokak hırsızlarının aşırıntıları adam sen de denecek bir hafiflikte kalırdı . |
s-333
| Yangın büyüyünce eşyayı bostana aşırdılar . |
s-334
| Tek bir yudum bile almıyordu bardağından ama zaten yeterince içtiği aşikârdı . |
s-335
| Sanki herkes uzun yolculuktan yeni dönmüş ve aşinalara kavuşmuştu . |
s-336
| Ana oğul , yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar . |
s-337
| Sakalı kır , yaşı elliyi aşkın fakat dinçti . |
s-338
| Herif çoktan aşmış . |
s-339
| Aşurelik buğday . |
s-340
| Bütün çocuklar gibi onlar da haşarı , atak ve güreşçi idiler . |
s-341
| Yemeği ateşten indirdim . |
s-342
| Kendinizi ateşe atıyorsunuz . |
s-343
| On iki yaşındaki kızı ateşlenip yatağa düşmüştü . |
s-344
| Biçilmiş kaftan galiba bana ateşten gömlek olacak . |
s-345
| Hancı yüzüme , bir şey anlamamış gibi garip bir nazar atfetti . |
s-346
| Fabrikanın atık suları arıtıldıktan sonra denize bırakıldı . |
s-347
| Küçük köpek ince sevinç çığlıkları çıkarıyor , zıplıyor , havlıyor , atılıyordu . |
s-348
| Kimi yayı öptü , kimi fırlattı / En er kemankeşe yetti üç atım |
s-349
| Besim , gidenlere ikram edilen çaydan kalma bisküvileri atıştırmakla meşguldü . |
s-350
| Belinde ince bir ceylan postu , sırtında ağaç liflerinden örülmüş kaba bir atkı vardı . |
s-351
| Atlasam bir vapura , şehre insem diyorum . |
s-352
| Birinci sınıfı atladı . |
s-353
| Anatomi atlası . |
s-354
| Atletik oyunlar . |
s-355
| Kadınlar çocuklarını bayram yerinde bir salıncağa , bir atlıkarıncaya bindirmişlerdi . |
s-356
| Taşı suya atmak . |
s-357
| Bana tokat attı . |
s-358
| Suçu onun üzerine attılar . |
s-359
| Bu lüzumsuz eşyayı atmalı . |
s-360
| Yabancı cisimleri vücut atar . |
s-361
| Pamuğu atmak . |
s-362
| Gene atmaya başladı . |
s-363
| Buranın çok romantik bir havası var |
s-364
| Aut çizgisinden nefis bir orta . |
s-365
| Şarkı söyleyip para kazanmaya bir çeşit avanta gözüyle bakıyordu . |
s-366
| Yıldız avcısı . |
s-367
| O günlerde avize filan gibi şeyleri görmek değil duymamıştık bile . |
s-368
| O yıllara göre hayli Avrupai sayılacak bir yaşam tarzı sergiliyordu . |
s-369
| Behire , avucuna topladığı zeytin çekirdeklerini yukarı , havaya fırlatıyor . |
s-370
| Kapının sarı tokmağını avuçlayıp çeviriyor , kolaycacık açılıyor kapı . |
s-371
| İnsanoğlu durumu bozulunca ille bir yerden bunun avuntusunu arayıp buluyor . |
s-372
| Dün , hırçınlık anımızda bizi avutmaya bir şeker yeterdi . |
s-373
| Mart ayı . |
s-374
| Elimde hiçbir çare yok . |
s-375
| Ayağına bir pantolon çekti . |
s-376
| Mânicilerin kafa yormadan buldukları ayaklar Cenap'ı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükler . |
s-377
| Burası o kadar ayakaltı idi ki değme polis hafiyesinin aklına gelmezdi . |
s-378
| Çerçiler bağıra bağıra bilezik , kurdele , sakız , kına vesaire satıyorlardı . |
s-379
| Karda ayak izleri var / Vurulup düştükleri yere kadar |
s-380
| Oysa bir türlü yerleşemediğim gibi sanki her an yeniden ayaklanacakmış gibi yaşıyorum . |
s-381
| Ayaklı kadeh . |
s-382
| Ayaklı ansiklopedi ! |
s-383
| Kahvelerimizi ayakta içtik . |
s-384
| Makasçı , ayaküstü bana gayet basit kelimelerle bir dram anlattı . |
s-385
| Soldan dört ayak üzerinde , yalın ayak , başı kabak bir adam görülür . |
s-386
| Saatin ayarı bozuk . |
s-387
| Kalorifercinin ayarı yok , ya çok yakıyor veya hiç yakmıyor . |
s-388
| Derken kamerayı bir başka sahneye ayarladık . |
s-389
| Ayarsız insan . |
s-390
| Sürüp gider en sert ayazlarda bile / Bir tatlı sıcak kış vakti |
s-391
| Aydın bir oda . |
s-392
| Aydınlık bir oda . |
s-393
| Aydınlık bir yüz . |
s-394
| Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler / Aygın baygın mâniler , açık saçık resimler |
s-395
| Sindirim aygıtı . |
s-396
| Tepsiye üç ölçü pirinç koydu , pencere ışığında ayıklamaya başladı . |
s-397
| Sarhoşluğun ayıltısı içindeydi . |
s-398
| Elmayı dörde ayırmak . |
s-399
| Karıyı kocasından ayırdılar . |
s-400
| Neşemden duramıyor , öbür mümeyyizlerle konuşuyor , gülüyordum . |
s-401
| Burası Ankara'ya iki günöte , ana yollardan aykırı küçük bir kasabaydı . |
s-402
| Üzerlerinde kırmızı aylı beyaz bayrakların sallandığı geniş çadırların önünde öteye beriye gidip gelen doktorlar dolaşıyor . |
s-403
| Aylık ücretin ödenmesi de garip bir biçim almıştı . |