Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish - Kenet

LanguageTurkish
ProjectKenet
Corpus Parttrain

Select a sentence

Showing 105 - 204 of 15398 • previousnext

s-105 Bu yakınlarda onu hiç görmedim .
s-106 Ahdim olsun , bu işi yapacağım .
s-107 Ahlakçılar bu mahzurlarla cenkleşiyorlar .
s-108 O vakte kadar Necmiye'ye bir şey söylememek pek ayıp ve ahmakça bir hareket olacaktı .
s-109 Hangi semtin eczanesi bu kadar değerli insanı sinesinde toplayabilmiştir ?
s-110 Genzinde de herhâlde ahtapot olacaktı ki boynunu uzatıp derin derin nefes alırdı .
s-111 Borsada bugün muamele olmadı .
s-112 Birbirlerine nasıl tutkun , yangın bir aile olduklarını sayıp döktü .
s-113 Bütün mahalle halkı aile hayatını kontrol ederdi .
s-114 Tamam bak , ne diyorlardı kışkırtıcıya , ajitatör ; tamam bir iki ajitatör lazım bize .
s-115 Ablak yüzlü , kısa kesilmiş ak sakallı bir adamdı .
s-116 Ak günler göresin .
s-117 Güzel Sanatlar Akademisi .
s-118 Akademik bir çalışmadan yanaydı , bu yüzden üniversiteye girdi .
s-119 Kenarda akaju bir yazıhane duruyordu .
s-120 Başladı , her ay , akaretlerinden kira toplar gibi tıkır tıkır faizleri toplamaya .
s-121 Akça kızlar sökün etti yurdundan / Koç yiğitler deli oldu derdinden
s-122 Çatlak ellerde ökçe ve burun yerleri akçıllaşmış delik çoraplar .
s-123 Diğerlerinin akıbetlerini bilmiyorum .
s-124 Bu aklı size kim verdi .
s-125 Gerçek dost ve akıl hocası odur ki , nefsini alçaltmış ve kendisine tabi kılmıştır .
s-126 Akılsızlığından düşmüştü bu hâllere .
s-127 Ada'yı bir rençper akını doldurmuştu .
s-128 Pencap vadilerine yerleşen akıncılar ana yurtlarını unutuverdiler .
s-129 Günlerin akışı .
s-130 Annem bunu sezdiği gün , babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur .
s-131 Kabartmaların ortalık yerine de akik ve Necef taşlar serpiştirilmiştir .
s-132 Arabacı , içkinin söndürdüğü fersiz , kabarık , aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı .
s-133 Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi ?
s-134 Akliye hekimi .
s-135 Gözlerimden yaşlar süzüldü .
s-136 Öfkeli insanlar , el ele , omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı .
s-137 Lütfü'ye akordeon çaldırıyorlar , lâmı cimi yok , çalacak .
s-138 Ak pak gerdanı , bileziklerle dolu kolları ile görürüz Fahriye ablayı .
s-139 İngilizce ile Fransızca akraba dillerdendir .
s-140 Önüne getirilen ata bir cambaz çevikliğiyle atladı .
s-141 Hipofizin ön bölümünün fazla çalışmasından akromegali hastalığı meydana gelir .
s-142 Sesi tok , aksanı düzgündü .
s-143 Dikkatle dinlemiyordu bu haberleri .
s-144 Bizim yalnız sanat ve edebiyatta bu aksiyomu fazla ihtiyat kaydıyla ve mahdut manasıyla almamız lazımdır .
s-145 Bir akşamüzeri her zamanki hızlı adımlarla geldi .
s-146 Ben akşamki konuşmalara katılmadım .
s-147 Akşam yeli nedameti söyler .
s-148 Onun yerine Salâh Birsel'in bir şiirini aktaracağız .
s-149 Beline akva adı verilen som sırmalı ve köstekli bir bıçak takan kızlar ağası .
s-150 Ala kilim eskimiş .
s-151 Bir tarafı alabildiğine deniz , bir tarafı alabildiğine boş çöl .
s-152 Bu incirin alacasını ben yedim .
s-153 Tarlalar alacalandı .
s-154 Batı'da her gördüğümüzü iyidir , doğrudur , güzeldir sanarak alınmalıdır , aktarılmalıdır dedikçe de alafrangalaştık .
s-155 Pek tipik ve âdeta alametifarikalı bir kadını bulmak zor değildir .
s-156 Toplantı yeri .
s-157 Yer çekimi alanı .
s-158 Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri / Koyu bir kırmızılık gökten ayırmada yeri
s-159 Karpuzları alavereyle mavnadan sergiye taşıdılar .
s-160 Topçu alayı .
s-161 Onun yaptığı hep alayişten ibarettir .
s-162 Ferit kederinden bir lohusanın albastı olamayacağını söyleyemedi .
s-163 Alçacık eşik taşını atlayarak odanın taşlığına girerdiniz .
s-164 Hemşiremden esirgediğiniz şeyi ben kabul edecek kadar alçalmadım .
s-165 Duvarın deliklerini alçıladım .
s-166 Alçılı bacak .
s-167 Üç defadır bu yezit beni aldatıyor .
s-168 Dekor , tarihî esvap gözleri aldatıyor .
s-169 Şimdi bunları bırak da bir defa alelusul kardeşine söyle .
s-170 O andan itibaren muhayyilesi çalışmaya başlamıştı .
s-171 Siz bugüne kadar zevcenizin vicdansızca ve aleni hıyanetine , edepsizliğine tahammül ettiniz .
s-172 Şafak sökerken denizcilerin hepsi alestaydılar .
s-173 Eskiden de böyle esrarlıydı deniz / Böyle alevli , harlıydı deniz / Böyle ağlardık , ey kalbim / Sebepsiz
s-174 Aynı kadınlar ellerinde algı bıçaklarıyla haşhaşların arasına girdiler .
s-175 İnsan memnu olan şeye düşkündür .
s-176 Bu kitabı sizin için alıkoydum .
s-177 O ne eda , o ne alım , o ne çalım .
s-178 Onun böyle durmasına alışık değilim .
s-179 Araya giren yıllar zarfında meslekten kopunca eski arkadaşlarıyla ünsiyeti de kopmuştu .
s-180 Muhtaç değiliz ama ben çalışmaya alıştım .
s-181 Bu bizim en büyük , en şanlı , en ali bir günümüz , en mukaddes millî bayramımız .
s-182 Kitaplarının çoğu edebiyat tarihine girmiş olan âlimane eserlerdir .
s-183 O zaman biz hayranları onu şiddetle alkışlardık .
s-184 Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır .
s-185 Yanakları allaşmış , yusyuvarlak , tostoparlak bir adam olmuş .
s-186 Ben ilk defa oyuna çıkıyorum , beyefendi de gelmiş burada allık , pudra sürüştürüyor .
s-187 Çocuğu okuldan aldı .
s-188 Gemi su alıyor .
s-189 Öküzü sel aldı , harmanı yel aldı .
s-190 Burayı kötü bir koku aldı , durulamaz hâle geldi .
s-191 Sigaradan hiç tat alamaz oldum .
s-192 Dalağını aldılar .
s-193 Yeni bir kapıcı aldı .
s-194 Almanağın dörtte üçü istatistik ve grafiklerle doluydu .
s-195 Yoo öyle söyleme , bizim ne mallarımız var , gâvurlarınkinden güzel , şu Almancıya gittim de .
s-196 Alşimi birtakım metallerin bulunmasına yol açtığı için kimyanın gelişmesine katkıda bulunmuştur .
s-197 Altına sandalye çekmek .
s-198 Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş .
s-199 Kolundaki altın künye , okuduğu kâğıdın üzerine sürtünüyor .
s-200 Bileğimde keman gibi altın bilezik var .
s-201 Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz .
s-202 Bardak altlığı .
s-203 Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti .
s-204 Biraz sonra bir besleme kız kocaman bir alüminyum ibriği getirdi .

Text viewDownload CoNNL-U