s-105
| Bu yakınlarda onu hiç görmedim . |
s-106
| Ahdim olsun , bu işi yapacağım . |
s-107
| Ahlakçılar bu mahzurlarla cenkleşiyorlar . |
s-108
| O vakte kadar Necmiye'ye bir şey söylememek pek ayıp ve ahmakça bir hareket olacaktı . |
s-109
| Hangi semtin eczanesi bu kadar değerli insanı sinesinde toplayabilmiştir ? |
s-110
| Genzinde de herhâlde ahtapot olacaktı ki boynunu uzatıp derin derin nefes alırdı . |
s-111
| Borsada bugün muamele olmadı . |
s-112
| Birbirlerine nasıl tutkun , yangın bir aile olduklarını sayıp döktü . |
s-113
| Bütün mahalle halkı aile hayatını kontrol ederdi . |
s-114
| Tamam bak , ne diyorlardı kışkırtıcıya , ajitatör ; tamam bir iki ajitatör lazım bize . |
s-115
| Ablak yüzlü , kısa kesilmiş ak sakallı bir adamdı . |
s-116
| Ak günler göresin . |
s-117
| Güzel Sanatlar Akademisi . |
s-118
| Akademik bir çalışmadan yanaydı , bu yüzden üniversiteye girdi . |
s-119
| Kenarda akaju bir yazıhane duruyordu . |
s-120
| Başladı , her ay , akaretlerinden kira toplar gibi tıkır tıkır faizleri toplamaya . |
s-121
| Akça kızlar sökün etti yurdundan / Koç yiğitler deli oldu derdinden |
s-122
| Çatlak ellerde ökçe ve burun yerleri akçıllaşmış delik çoraplar . |
s-123
| Diğerlerinin akıbetlerini bilmiyorum . |
s-124
| Bu aklı size kim verdi . |
s-125
| Gerçek dost ve akıl hocası odur ki , nefsini alçaltmış ve kendisine tabi kılmıştır . |
s-126
| Akılsızlığından düşmüştü bu hâllere . |
s-127
| Ada'yı bir rençper akını doldurmuştu . |
s-128
| Pencap vadilerine yerleşen akıncılar ana yurtlarını unutuverdiler . |
s-129
| Günlerin akışı . |
s-130
| Annem bunu sezdiği gün , babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur . |
s-131
| Kabartmaların ortalık yerine de akik ve Necef taşlar serpiştirilmiştir . |
s-132
| Arabacı , içkinin söndürdüğü fersiz , kabarık , aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı . |
s-133
| Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi ? |
s-134
| Akliye hekimi . |
s-135
| Gözlerimden yaşlar süzüldü . |
s-136
| Öfkeli insanlar , el ele , omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı . |
s-137
| Lütfü'ye akordeon çaldırıyorlar , lâmı cimi yok , çalacak . |
s-138
| Ak pak gerdanı , bileziklerle dolu kolları ile görürüz Fahriye ablayı . |
s-139
| İngilizce ile Fransızca akraba dillerdendir . |
s-140
| Önüne getirilen ata bir cambaz çevikliğiyle atladı . |
s-141
| Hipofizin ön bölümünün fazla çalışmasından akromegali hastalığı meydana gelir . |
s-142
| Sesi tok , aksanı düzgündü . |
s-143
| Dikkatle dinlemiyordu bu haberleri . |
s-144
| Bizim yalnız sanat ve edebiyatta bu aksiyomu fazla ihtiyat kaydıyla ve mahdut manasıyla almamız lazımdır . |
s-145
| Bir akşamüzeri her zamanki hızlı adımlarla geldi . |
s-146
| Ben akşamki konuşmalara katılmadım . |
s-147
| Akşam yeli nedameti söyler . |
s-148
| Onun yerine Salâh Birsel'in bir şiirini aktaracağız . |
s-149
| Beline akva adı verilen som sırmalı ve köstekli bir bıçak takan kızlar ağası . |
s-150
| Ala kilim eskimiş . |
s-151
| Bir tarafı alabildiğine deniz , bir tarafı alabildiğine boş çöl . |
s-152
| Bu incirin alacasını ben yedim . |
s-153
| Tarlalar alacalandı . |
s-154
| Batı'da her gördüğümüzü iyidir , doğrudur , güzeldir sanarak alınmalıdır , aktarılmalıdır dedikçe de alafrangalaştık . |
s-155
| Pek tipik ve âdeta alametifarikalı bir kadını bulmak zor değildir . |
s-156
| Toplantı yeri . |
s-157
| Yer çekimi alanı . |
s-158
| Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri / Koyu bir kırmızılık gökten ayırmada yeri |
s-159
| Karpuzları alavereyle mavnadan sergiye taşıdılar . |
s-160
| Topçu alayı . |
s-161
| Onun yaptığı hep alayişten ibarettir . |
s-162
| Ferit kederinden bir lohusanın albastı olamayacağını söyleyemedi . |
s-163
| Alçacık eşik taşını atlayarak odanın taşlığına girerdiniz . |
s-164
| Hemşiremden esirgediğiniz şeyi ben kabul edecek kadar alçalmadım . |
s-165
| Duvarın deliklerini alçıladım . |
s-166
| Alçılı bacak . |
s-167
| Üç defadır bu yezit beni aldatıyor . |
s-168
| Dekor , tarihî esvap gözleri aldatıyor . |
s-169
| Şimdi bunları bırak da bir defa alelusul kardeşine söyle . |
s-170
| O andan itibaren muhayyilesi çalışmaya başlamıştı . |
s-171
| Siz bugüne kadar zevcenizin vicdansızca ve aleni hıyanetine , edepsizliğine tahammül ettiniz . |
s-172
| Şafak sökerken denizcilerin hepsi alestaydılar . |
s-173
| Eskiden de böyle esrarlıydı deniz / Böyle alevli , harlıydı deniz / Böyle ağlardık , ey kalbim / Sebepsiz |
s-174
| Aynı kadınlar ellerinde algı bıçaklarıyla haşhaşların arasına girdiler . |
s-175
| İnsan memnu olan şeye düşkündür . |
s-176
| Bu kitabı sizin için alıkoydum . |
s-177
| O ne eda , o ne alım , o ne çalım . |
s-178
| Onun böyle durmasına alışık değilim . |
s-179
| Araya giren yıllar zarfında meslekten kopunca eski arkadaşlarıyla ünsiyeti de kopmuştu . |
s-180
| Muhtaç değiliz ama ben çalışmaya alıştım . |
s-181
| Bu bizim en büyük , en şanlı , en ali bir günümüz , en mukaddes millî bayramımız . |
s-182
| Kitaplarının çoğu edebiyat tarihine girmiş olan âlimane eserlerdir . |
s-183
| O zaman biz hayranları onu şiddetle alkışlardık . |
s-184
| Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır . |
s-185
| Yanakları allaşmış , yusyuvarlak , tostoparlak bir adam olmuş . |
s-186
| Ben ilk defa oyuna çıkıyorum , beyefendi de gelmiş burada allık , pudra sürüştürüyor . |
s-187
| Çocuğu okuldan aldı . |
s-188
| Gemi su alıyor . |
s-189
| Öküzü sel aldı , harmanı yel aldı . |
s-190
| Burayı kötü bir koku aldı , durulamaz hâle geldi . |
s-191
| Sigaradan hiç tat alamaz oldum . |
s-192
| Dalağını aldılar . |
s-193
| Yeni bir kapıcı aldı . |
s-194
| Almanağın dörtte üçü istatistik ve grafiklerle doluydu . |
s-195
| Yoo öyle söyleme , bizim ne mallarımız var , gâvurlarınkinden güzel , şu Almancıya gittim de . |
s-196
| Alşimi birtakım metallerin bulunmasına yol açtığı için kimyanın gelişmesine katkıda bulunmuştur . |
s-197
| Altına sandalye çekmek . |
s-198
| Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş . |
s-199
| Kolundaki altın künye , okuduğu kâğıdın üzerine sürtünüyor . |
s-200
| Bileğimde keman gibi altın bilezik var . |
s-201
| Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz . |
s-202
| Bardak altlığı . |
s-203
| Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti . |
s-204
| Biraz sonra bir besleme kız kocaman bir alüminyum ibriği getirdi . |