s-101
| Aliciğim , ben eşekle hangi gece çıktım ki ... |
s-102
| Hakikat , dalgaları bulutlarla öpüşen , köpükleri ziyâlara rekabet eden ummanlar ; bulutlarıyla dağları koynunda sıkan , şimşekleriyle şeytanların gözlerini |
s-103
| Lepiska saçlarını başka dudaklara dokunduracak . |
s-104
| Bundan başka , memleketin her tarafında , anâsır-ı Hıristiyaniye hafî , celî , hususî emel ve maksatlarının temîn-i istihsaline , devletin bir an evvel çökmesine sarf-ı mesâi ediyorlar . |
s-105
| İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. |
s-106
| Karanlık bastı. |
s-107
| Menzûlün şu hareketi endişemi mucib oldu : Menzûl olanlarda bazen fevk-al-âde bir heyecân-ı asabî zuhûr eder de adeta ne yaptıklarını bilmezler ; acaba hasta çocuğa bir fenalık mı edecek ? |
s-108
| Kulübenin mevkii alçak , duvarları taştır . |
s-109
| Bunlar ne terbiyesiz garsonlar... |
s-110
| Yanına garson gelir gelmez yiyeceği yemekleri söylemeğe mecbur mudur ? |
s-111
| Yanından bir dakika ayırmak istemediği Bedia’sını , işte hiç hoşlanmadığı bir tarzda gezmeğe gönderiyor . |
s-112
| Bir tarafta sıhhat , servet , muhabbet , saâdet , ümit , asumanlar kadar müşâ’şa’ ve mükevkeb bir çehre-i âtî , bir semâ-yı nûrânûr-ı muvaffakiyet ; diğer cihette ihtiyarlık , maraz , ye’s ve hicran kayalar gibi mahûf ve dehşetnâk leyâl-i muzlime , ebedî bir sukut ve inkırâz ! |
s-113
| Eskiden kendimize göre yaşayışımız düşünüşümüz giyinişimiz ve kendimize göre dinden ırktan ve anneden Hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi bu üslub-u hayata göre de saatlerimiz ve günlerimiz vardı . |
s-114
| Fakat endişemiz hemen zail oluverdi , ikimiz de müsterih olduk : İhtiyarın yüzünde enmüessir temînât-ı kavliyyeden bin kere ziyâde itminân-bahşâ-yı kalb ü cân olacak bir meâl-i ulvî , hayrhâhâne , pederâne bir tebessüm peydâ olmuştu , çocuğu sevmeğe gidiyor . |