s-501
| Bu sesler , o zamanki hayat zevklerinin iç bayıltıcı bir içkisi gibi gönlümüzü yakarak ta derinliklerimize kadar nüfuz etmesini bilirdi . |
s-502
| Hâkimler ve savcılar kanunda belirtilenlerden başka resmî ve özel hiçbir görev alamazlar . |
s-503
| Onu indirmek , görücüye çıkmaya razı etmek için başta haminne olmak üzere bütün ev halkı ağacın altında durdu , yalvardı . |
s-504
| Rahat rahat konuştukça her bakımdan tam görüş birliği içinde olduğumuz açığa çıktı . |
s-505
| İşkembe ayıklamaktan , bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum . |
s-506
| Bir ara karşıdaki salaş birahanenin penceresine göz atıyorum . |
s-507
| Yerine göre fakiri korur gibi görünür , gözleri boyar böylece . |
s-508
| Oğluna nazar değecek diye ödü patlar , kaplumbağanın yumurtasına yaptığı gibi bir an bile gözünü ayırmak istemezdi ondan . |
s-509
| Mektepten sonra birbirimizi gözden kaybetmiştik . |
s-510
| Bizim canımıza , malımıza hangi devlet göz dikmişti ? |
s-511
| Hiçbir zaman göze batmak ve sivrilmek istemez . |
s-512
| O fırsatta onu yererek göze girmeye çalışan birkaç tıynetsiz dalkavuk da elbet renk verdiler . |
s-513
| Yeter oldu bu sitemler yetişir / Göz göz oldu kara bağrım tutuşur |
s-514
| Sözü sohbeti yerinde görünen birkaç erkeği haftalarca göz hapsine aldı . |
s-515
| Anlamlı anlamlı birbirine işaretler yaparak , göz kaş süzerek Emine'ye uzun uzun bakıyorlar . |
s-516
| İki sahilde pencerelerden damla damla taşan ışıklar güzel aydedeye göz kırpmakta yıldızlarla rekabet ediyor sanılır . |
s-517
| Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu . |
s-518
| Pipo içer , gözleri yüzünde iki ateş böceği gibi fıldır fıldırdır . |
s-519
| Bazen kara gözlerinde şimşekler çakıyordu . |
s-520
| Birisinin âşıklı maşuklu bir masal söylediğini işitti mi karşısında apışıp gözlerini belertiyordu . |
s-521
| Şerbetçide temiz bardak bulamayan müşteri , gözlerini devire devire bağırıyor . |
s-522
| Zayıf bir kızı severdim / Gözlerinin içi gülerdi |
s-523
| Gözleri şıldır şıldır dönerek şikâyet ederdi . |
s-524
| Öyle halk türküleri vardır ki gözleriniz yaşarmadan okuyamaz veya dinleyemezsiniz . |
s-525
| Hakem , gözlük tak ! |
s-526
| Göz süzüp boyun kırması , erkeği baştan çıkarmanın ilmini bilmesi fabrikaların tezgâh başlarında , soyunma odalarında konuşuldu . |
s-527
| Sokakta göz ucuyla süzdüğüm kadının bana ehemmiyet vermediğini görürsem hoşça bir latife söyleyiveririm . |
s-528
| Bir kere fevri , hemen parlar , kızınca gözü dünyayı görmez . |
s-529
| Demin şu pencereden gözüm denize ilişince kendimi Roma'ya giden bir vapurda sandım . |
s-530
| Gözü kara çıkmış , yaşamın bozuk para gibi harcanabileceğini kanıtlayan o üstün insanlar arasına katılmıştı . |
s-531
| Yabancı bir iklimde , ebedî olarak yaşamaya mahkûm olduktan sonra bundan üstün hangi bir cezadan gözümüz korkabilir . |
s-532
| Dam olarak beni gözüne kestirdiği anlaşılıyordu . |
s-533
| İnsanın gözünü hırs , para hırsı bürümeye görsün ! |
s-534
| Ateşoğlu , bir yandan da gözlerini deniz yüzüne gelen ve yüzde suyu fokurdatan hava habbelerinden ayırmıyordu . |
s-535
| Cesaret timsali değildi Cemal ama üç büyük birayı devirdikten sonra , kendi gözünü karartabileceği gibi başkalarınınkini de morartabileceğinden hiç şüphesi yoktu . |
s-536
| Buna rağmen , bir şey yakalamak ümidiyle gözünü üstünden ayırmadığını hissediyordu . |
s-537
| Herkes onun ne kadar gözü pek olduğunu biliyordu . |
s-538
| Kızda insanlığın ve her türlü kabiliyetlerinin gradosu seneden seneye düşerken , böyle sevginin aslındaki temizlikle devam etmesine imkân yoktu . |
s-539
| Tamamıyla gurursuz , kibirsiz , iyi ahlaklı bir ihtiyardı . |
s-540
| Yavaş yavaş gücüm kesiliyor , işte o zaman ağlamaya başlıyorum . |
s-541
| Cellat bana bu aynanın evveliyatını anlattığında ona inanmakta güçlük çektim . |
s-542
| Boyu bosu kötü toprağa düşmüş İdris ağacı gibi bodur kalmış . |
s-543
| Çocuğuna gül gibi bakıyor . |
s-544
| Ayakkabılarını giymeden gülle gibi çocukların yanına düştü . |
s-545
| Kahpe karının neredeyse gülleri yarılacaktı . |
s-546
| Baktım ki güme gideceğim , yavaşça kayığın baş yanına gittim ve kendimi denize salıverdim . |
s-547
| Demagog , kelime oyunu içinde hakikati güme götüren bir hokkabazdır . |
s-548
| Kalın perdenin ardında gün ağarmıştı . |
s-549
| Sözlerinin ardında sitem vardı ama daha çok günah çıkarıyordu . |
s-550
| Doktordan gün almam gerekir . |
s-551
| Süleyman kâhya gün atıncaya kadar çadırların arasında dolaştı . |
s-552
| Bu sorun hâlâ bütün güncelliğini korumaktadır . |
s-553
| Kör Mustafa bahçelerde çalışır , gündeliğe gider , sarnıç sıvar , dam aktarır , kuyu kazar . |
s-554
| Balık beslenen havuz mutlaka güneş görmelidir . |
s-555
| Çıksam yüksek bellere gün eylesem / Acep nazlı yâr duyar mı ola ? |
s-556
| Gün kavuşurken Handune'nin de hareket derecesi artmış . |
s-557
| Günlük dilde doğrudan yer almıyor belki , ama resmî dilde önemli bir işlevi var . |
s-558
| Sevmek , sevilmek , eğlenip yan gelmek , çubuğunu yakıp gününü gün etmek mi ? |
s-559
| Çocukcağız gürsoluk , olup biteni , duyduklarını , gördüklerini anlattı . |
s-560
| Utanmadan bıraktığı sakalında güve yeniği gibi boşluklar vardı . |
s-561
| Son yıllarda rant uğruna kurban edilen güzelim yerler arasına hem o çarşı hem balıkhane girdi . |
s-562
| En yeni teknolojik bilgilerden haberli oluyorlar . |
s-563
| Kayıkları olmayanlar mahalledeki en alışık oldukları kira sandallarına haber gönderirler . |
s-564
| Çok hafif geldiği için düvene ağır bir taş oturtmuşlardı . |
s-565
| Haiz olduğu vasıflar bizim için uygundur . |
s-566
| Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça , bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur . |
s-567
| Haysiyetli bir şahsiyetin şeref hakkı haleldar edilemez . |
s-568
| Alevlerin etrafında halka olduk ve konuştuk . |
s-569
| Karacaoğlan'ı okudukça deyişin önemini daha iyi anlarız . |
s-570
| Şu kendisine üç saniye gibi gelen bir saat on beş dakika zarfında ne halt karıştırmıştı . |
s-571
| Hamil olduğu mektubu gösterdi . |
s-572
| Bilmem hangi bir esnaf cemiyetinin fahri kâtibi imiş . |
s-573
| Bu oğlan hanumanımı yıkar benim , derdi . |
s-574
| Burada artık bütün dünyaca harcıâlem olacak kadar tanınmaya yüz tutmuş Ömer Hayyam'ı tanıtmaya başlamıştı . |
s-575
| Akşam vakti ırgatlarla beraber harman savururum . |
s-576
| Aslına bakarsanız karı bana yıllar yılı güler , işaret ederdi de arkadaş karısı diye hasbi geçerdim . |
s-577
| Biz yanlarına gelince , her gün aynı surette geçen bu siper hayatında onlar için bir değişiklik hasıl oldu . |
s-578
| Sonra ver elini ana baba ocağı . |
s-579
| Sanatkârlar böyle cümlelere karşı pek hassas oluyorlar . |
s-580
| Şimşekler yakınlarda çakar , ardından da haşıllı patiskanın cayırtıyla yırtılması gibi gök tam tepede gürler . |
s-581
| Bir rüzgâr gibi alıp bunların arasına atar , beni bunlarla haşır neşir ederdi . |
s-582
| Bu soruya evet cevabını vermekle bir hataya düşmüş sayılmayız . |
s-583
| Söylediklerinizin birçoğunu zapt ettim . |
s-584
| Gevezeliklerine tam zamanında son vermişler . |
s-585
| Bu iş hava cıva . |
s-586
| Hekimleri Seniha'ya biraz yer ve hava değiştirmeyi , biraz kırlarda ve denizlerde gezip eğlenmeyi tavsiye ettiler . |
s-587
| Şirket kurulalı beri Nihat kadar ticarethanenin havasını bozan bir memur gelmemişti . |
s-588
| Bu adam bir gün doğar , fena bir aile içine girer , haylaz olur , mektebin arka sıralarında havyar keser , daima tekdir edilir . |
s-589
| Seslerinin nağmesini rikkatle dinliyor , yarı ışıkta hayalîleşen yüzlerini teessürle seyrediyordum . |
s-590
| Konuşmalarında , sonunda mutlaka çeşitli hayat dersleri çıkartılan meselelere yer verirdi . |
s-591
| Kazanalım parayı hayır hasenat yaparız , İstanbul'un susuz semtlerine çeşme yaptırırız . |
s-592
| Ağır ve sevimli bir adam . |
s-593
| Senin yoluna gençliğimi heder ettikten sonra , gene orada , o düşmüş şehirde , senin hasretinle yanan ben değil miydim ? |
s-594
| Çiçeklerle hemhâl olmuş , güya yumuşayarak çadırlar gibi yamru yumru kalmış duvarlar . |
s-595
| Her nedense diğerleri kadar olsun kuvvetli bir tesir bırakmadı . |
s-596
| Hana gelinceye kadar planını kurmuştu . |
s-597
| Azgın dalgalar saman çöpü gibi dağıtır salın hezenlerini . |
s-598
| Ben kısa yazamıyorum öykülerimi diye hırsımdan çatlıyorum . |
s-599
| Münakaşa tekrar eski hızını alamayarak biraz sonra söndü . |
s-600
| Bu hızlı yaşamaya elli iki yıl dayanabilmişti ancak ! |