s-306
| Daha da önemlisi sıkılganlığını unutturacaktı ona . |
s-307
| Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere , memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar , gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler . |
s-308
| Yok , paşa kardeş , bu zaferde benim dahlim yok . |
s-309
| Tilki gibi kurnaz yerine göre , icabında da kurt gibi dalaşkan . |
s-310
| O korkuyu çoktan tüketmiştim ama babama inme inebilirdi . |
s-311
| Lala da pek darda kaldığı zaman kabahati Gülsüm'ün üstüne yıkıyor . |
s-312
| Arkadaşını böyle dar vakit eşeğin üstünde görünce koştu . |
s-313
| Bütün edebiyatım , Tanin gazetesinin cumartesi sayılarında garpçılık davasını gütmekle geçiyor . |
s-314
| Rakı içmesi doğru bir hareket değildi amma sırf defigam etmek için olduktan sonra ehemmiyeti kalmazdı . |
s-315
| Bir defterler tutardı , bayılırdık . |
s-316
| Oyun , okuyanı hiçbir tarih kitabının etkilemeyeceği kadar kuvvetle Fransız İhtilali'nin amansız , dehşet saçan günleriyle karşı karşıya bırakır . |
s-317
| Muhtarın maksadı bizi meraktan deli etmek . |
s-318
| Üst üste attığı kurşunlarla hedefin içini delik deşik etmeye başlamıştı . |
s-319
| Adamın kuruyup kalan kanının üstüne delik deşik olan yatakların pamukları saçıldı . |
s-320
| Tamahkâr ve yiyici bir adam olduğunu söylemek isteyenler delilsiz kalırdı . |
s-321
| Her senede üç dört ay , bahusus kışın boş kalırız . |
s-322
| Akasya dallarında bir tek bülbül uzun uzun dem çekiyor . |
s-323
| Sene yıl demektir , senevi de yıllık demek olacak . |
s-324
| Hadi , sedirin önünde tepsiyi elimden sen al , demeye getiriyormuş . |
s-325
| Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan |
s-326
| Bu olay , on beş gündür sıcak yemek yemeyen askerlerin morallerini bozup sinirlerini iyice gerdi . |
s-327
| Benim gibi kurak çölde yaşayanların şiirden , hünerden dem vurmaları nasıl mümkün olur ? |
s-328
| Sular dizimize çıktı , göğsümüze , derken ayaklarımız kaydı , dengemizi kaybettik . |
s-329
| Kerem'i bebek arabasına koyup birlikte deniz boyu dolaştırmalara bile çıktık . |
s-330
| Denize açıldıktan beş on gün sonra iki ciddi fırtına ile karşılaştım . |
s-331
| Bugün oraya gittiğinde çok fena olmuş , yatışmaya yüz tutan kederi yeniden depreşivermişti . |
s-332
| Ağlamak , dertleşmek , dertlerine deva bulmak ihtiyacı her zamankinden fazla idi . |
s-333
| Gece boyunca kırlarda yürüdü , dere tepe düz gitti ve bir dağın eteğine geldi . |
s-334
| Yazar , asıl romana girinceye kadar yığınla derinliksiz bilgi aktarıyor . |
s-335
| Çok uzak yerlerden geldim , ayaklarımın dermanı kesildi . |
s-336
| İnek Şaban güzel ders çalışırdı boş sınıfta . |
s-337
| Evvela kendi kendisini cezalandırdı , sonra kendisi gibi yaşamak istemeyenlere ders verdi . |
s-338
| Arada bir dünya görüşümü tam manasıyla destekleyici okuyucu mektupları almakla bahtiyarım . |
s-339
| Bu harekete sadece şımarık gözü ile bakmak deve kuşuluk etmek olur . |
s-340
| O kadar kaba saba , öyle dev gibi bir adamdı ki . |
s-341
| Zehra dımdızlak ortada kalacak . |
s-342
| Size hiç bu mektupların dışında ' Muhterem Yusuf Ziya Beyefendi ' diyen oluyor mu ? |
s-343
| Hiçbir şeye karışmadan olayların dışında kalmak isteyenlerin çabaları boşunaydı . |
s-344
| Bu emel bana bu üç yıllık ömrümü didik didik edip kâğıt üzerine koymamı zorluyor . |
s-345
| Böylece , Serdar'la didişip durmak derdinden de kurtulmuştu . |
s-346
| Sağlam yapılı , dik duruşlu bir gençti o yıllarda . |
s-347
| Şarkıcı olmak için yana tutuşa geçtiğim tutkunun dikenli yollarından söz edemeyeceğim . |
s-348
| Kafasına iki dikiş attılar . |
s-349
| Şöyle kenara göze batmayacak bir masaya iliştik . |
s-350
| Dikkatini topladı , yürüyen insanlara daha bir titizlikle bakmaya başladı . |
s-351
| İyi oldu ağzının payını verdiğim , artık bana karşı daha dikkatli olur . |
s-352
| Goethe'yi her açtığımda , bana dilce aydınlık gelen birkaç parçaya olsun rastlayabiliyordum . |
s-353
| El âleme karşı rezil olmayalım . |
s-354
| Yıllar yılı , bu amaçları devlet adamlarımız , basınımız , sanat âlemimiz dile getirip durmuştur . |
s-355
| Çarşının alaycıları , gevezeleri . |
s-356
| Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış . |
s-357
| Götüreceği cadı karının dili dursa neyse . |
s-358
| Hep de aynı tipler . |
s-359
| Çıkar şu dilinin altındaki baklayı da ne demek istiyorsan söyle , ben de anlayayım . |
s-360
| Şarkta , insanın selameti dilini tutmasındadır diye bir söz vardır . |
s-361
| Bir dil sürçmesi sonucu , bu tartışmayı yarım saat kadar yürütmüşüm . |
s-362
| Süleyman Kâhyaya söylemeye kimsenin dili varmıyor , gücü yetmiyordu . |
s-363
| Şair neslinin şarkıdan o kadar dili yandı ki şarkı kelimesini nerede görse silip üstüne türkü diyecek . |
s-364
| Pencerenin önünde , sırtı odaya dönük olarak dimdik durdu . |
s-365
| Odunlara karşı bir portakal sandığının üstünde dip dibe oturuyorlardı . |
s-366
| Herkes benden emir , direktif almaya mecbur değil ! |
s-367
| İlk dirlikçi , aza kanaat eden , gözü toprakta olmayan , millet fedaisi bir halk memuru alptır . |
s-368
| Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları , can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti . |
s-369
| İnsan hoşlandığı işte hamaratlaşıyor , gerekli disipline farkına bile varmadan giriyor . |
s-370
| Susuz Yaz adlı öykü kitabımı , oyunlarımı hep böyle dişimden tırnağımdan artırarak bastırdım . |
s-371
| Kelimeyi dişimize vurmuşuz , beğenmişiz , saklamışız . |
s-372
| Türk milleti İstiklal Savaşı'nda varlığını dişini tırnağına takarak göstermişti . |
s-373
| Araba yürürken karşımda divan durur gibi el pençe duruyor . |
s-374
| Beni dinleyin deyip hemen önümüze diz çöktü . |
s-375
| Kötülerin pek azı terbiyeye ve dizgine gelebilir . |
s-376
| Aceleciliğinden ötürü pişman oldu ama verdiği sözden geri dönmek huyu yoktu . |
s-377
| En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü . |
s-378
| Köyün dolamaçlarına vurmuş , yokuşu ağır ağır çıkıyorlardı . |
s-379
| Karabiberli , domates suyuyla karışık votka içiyorduk . |
s-380
| Yepyeni güzel bir çeşmeden doya doya su içtik . |
s-381
| Bu dönemeçli , rampalı saadet beni biraz ürkütmeye başladı . |
s-382
| Ülkemizde , elbette yüz binlerce mutlu , sıhhatli , şen , dört başı mamur çocuk var . |
s-383
| Çevresi dövmeli gümüş taslar içinde içilen buzlu bir ahududu şurupunun bir yaz sonu ılıklığıyla dolu kokusuna doyum olmadığını söylerler . |
s-384
| Uyumak üzere olduğunu anladığında düş görmemek için dua etti . |
s-385
| Bayram , dudağının ucuna gelen soruyu soramadı . |
s-386
| Bulgar dağında yatarım / Yorganı dulda tutarım |
s-387
| Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı , karıştırmalı ve dumana boğmalısınız . |
s-388
| Anadolu notları arasına bugün dumanı üstünde bir Rumeli notu sıkıştırıyorum . |
s-389
| Aşk , bende öyle dumura uğramış bir duygu ki sevmek hasretini bile duyamıyorum . |
s-390
| Posta kâtibi eskiden çok sert bir adamdı . |
s-391
| Bu kahvelerin çoğu beyaz badana duvarlıdır . |
s-392
| Mektuplar , yitirme acısıyla duyarlılaşmış sezgime bir kapı açıyordu . |
s-393
| Bomboş , tamtakır konuşmalara ve duygusuz duyumsayışlara romanında handiyse özellikle yer veriyordu . |
s-394
| Parmaklarımızla masanın tahtasında tempo tutuyoruz . |
s-395
| Defteri abimin elinde görünce , dünya başıma yıkıldı , basbayağı gözlerim karardı . |
s-396
| Dünyanın tadını çıkarmaya devam ettik . |
s-397
| Kadıncağıza , o iki zavallı öksüz kızcağıza , dünyayı haram ediyor . |
s-398
| Şöhreti dünyayı tutan Paris kadını nadiren güzeldir . |
s-399
| Karşısındaki kadında düş kırıklığı yarattığının farkında . |
s-400
| Öykümde , düşlemi uç noktasına vardırıp , bir öykü kişisinden söz etmiştim . |
s-401
| Türk romanının kısır döngülerden kurtulamamasını düşlemsizliğine bağlıyorum ben . |
s-402
| Evliliği sırasında altı düşük daha yapacak sonunda pes edecekti . |
s-403
| Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı . |
s-404
| Düğünevinin avlusuna girerken yeni düze inmiş efeler gibi nara attı . |
s-405
| Üstlerindekini çıkarıp düzgünce katlayarak koymaları beklenemezdi onlardan . |