s-603
| Zaten der war auch kein Dings yazar sondern ein Sprachwissenschaftler, sen seversin. |
s-604
| Evet, vor allem yeni bir dil yapmak için musst du es schon krass linguistisch darauf haben. |
s-605
| İşte onun şeyleri sipariş etmiştim İngilizcelerini, bu Silmarion ondan sonra Laws Tales und so. |
s-606
| Adam Daha bu şey, biliyor musunuz, tam olarak kitaplar değil sind so Manuskripte gibi, halt seine Notizen, die er in so Dings Notizdefterine yaptığı. |
s-607
| Ve yazış şeyi de ya roman değil de Sachbuch gibi yani. |
s-608
| Aynen Trilogieyi bir kitap yapmışlar so. |
s-609
| Also ich sag es mal so: so ne bileyim, banyoda okuyamazsın, tuvalette okuyamazsın, trende yanına alsan Waffenschein lazım. |
s-610
| Onsekiz yaşı artından darfst du nicht ausführen ey. |
s-611
| O kitabı okurken sollte es, wenn möglich, auf einem Tisch sein und nicht in deiner Hand çünkü elinden kayar, değil mi yani, çok ağır kitap. |
s-612
| Senin zaten kolların kadar kitap, ellerini geç so unterer Dings so Unterarmeye kadar geliyor. |
s-613
| Und Dings ehm çok çok bi-- eh ay diyeceğimi unuttum. |
s-614
| Kim bilir, ileride so 'Herr der Ringe' - Spracheyle araştırma bile yapılabilir aslında. |
s-615
| Bu adam neye dayanarak bu dili yaptı, wie hat er sich die Sprache ausgedacht? |
s-616
| Bir yerde Herr der Ringeyi bir dijital kaybolmasın diye ileride diyelim ki adamlar kaydetmişler so in so riesigen Rechnern oder so, keine Ahnung. |
s-617
| Oder auf irgend so eine Art und Weise elektrik kesilse bile zarar görmeyecek, çok uzun süre kalabilecek, düşün bir, medyumun üzerine kaydediyorlar bunu. |
s-618
| Bilmem kaç yüz yıl, bin yıl sonra da arkeolojik bir eh araştırma yapılırken finden das so Leute. |
s-619
| Und dann denken sie, orada anlatılanlar falan so, ne bileyim, Orklar gerçekten yaşamış bir ırk mesela, harbi Elfler varmış ausgestorben oder so. |
s-620
| Weil Schatz, du musst mal so denken, ya mesela biz o hiyeroglifleri açtık okuyoruz. |
s-621
| Tamam hiyerogliflerde bir şeyler anlatıyorlar o in Ägypten und so weiter. |
s-622
| Die hat man mittlerweile teilweise dechiffriert ne dendiği biliyo-- biliniyor içinde so, weißt du, ama ... |
s-623
| Şöyle düşünmelisin, wir Menschen sind irgendwie darauf programmiert diyeyim zu kommunizieren. |
s-624
| Şair bununla ne demek istedi so. |
s-625
| Hani, das ist wirklich. |
s-626
| Vielleicht waren das dediğin gibi Poster und so. |
s-627
| Ya bak, öyle sana bir şey diyeyim letztens haben sie eine Reihe von Dings Wandgemälden gefunden. |
s-628
| Und irgend so ein Typ, damals vor tausenden Jahren, kenara şey çizmiş penis çizmiş. |
s-629
| Düşün, iki bin yıl önce adamlar bir şeyler yazıyor, yanına herifin birisi so so joke olarak als Spaß so cinsel organ çiziyor. |
s-630
| So weißt du, Menschen waren immer kaputt Alter yani o zamanlar da saçmalayanlar çokmuş . |
s-631
| Um eine Sprache zu entwickeln, ja, brauchst du nicht nur die Wörter, sondern auch eine Grammatik, die Sprache braucht eine Struktur yani bir düzene ihtiyacı var o dilin. |
s-632
| Oğlum, arada beyaz bir şeyler var so noch, die rausgehen. |
s-633
| Antenleriydi glaube ich. |
s-634
| Dün konuşmuştuk ya uçan örümcekler diye, das ist es. |
s-635
| Egal, o konacak daha benim elime, biz kanka olduk onunla çünkü. |
s-636
| Schatz, das Ding sieht echt geil aus Mann, das hat so anteni var. |
s-637
| Zartbitternın Türkçesi ney lan. |
s-638
| Toll, wie wie wie mache ich das jetzt, buradaki bitter Türkçe mi Almanca mı? |
s-639
| Libellen: deren Flügelstruktur helikopterin icat edilmesinde yardımcı oldu so. |
s-640
| Ja, oder Dings ehm, wir hatten es doch gestern erst davon şemsiyeyi açtığında: yarasaların Technologiesi. |
s-641
| Oder şey mesela, bu siyah jetler var schwarze so, hast du die mal gesehen? |
s-642
| Die sind die sind so spitz üçgen gibiler so böyle geliyor, sonra zackig so hinten. |
s-643
| Ja ja, gördüm. |
s-644
| O savaş uçakları, Schatz, belli radarlara yakalanmıyorlar. |
s-645
| Wenn die fliegen, stürmen sie, tepeden böyle kroki gibi görüyorlar ya aşağı inerken. |
s-646
| Onların kanatlarıyla beraber aldığı formdan adamlar şey yapmışlar radara yakalanmayan Kampfpilo-- Kampfjet Alter. |
s-647
| Wie nennt man diesen Bereich, ne deniliyordu? |
s-648
| Şey ich glaube, man nennt das doch Bionik oder so. |
s-649
| Kybernetik mi o? |
s-650
| Biotechnik şeylerdi . |
s-651
| Als ich mein Praktikum gemacht hatte orada anlatmışlardı . |
s-652
| Nicht nur Luft- und Raumfahrt, sondern Natur verbunden mit Technologien halt, wo man sich hayvanlardan was abgucken kann. |
s-653
| Adını bilmiyorum muss ich ehrlich sagen. |
s-654
| Ja, aber ist mega interessant, çünkü hiç bizim için çok normal olan bir şeyin aslında insanların eh hayvanların erfinden ettiği bir şey olması. |
s-655
| Erfinden değil de ... |
s-656
| En basit şöyle düşün Merve: wir hatten jahrelang herifin biri oturup kafasına elma ağaçtan düşene kadar wussten wir nicht, was Erdanziehungskraft ist, yer çekimini bilmiyorduk ya. |
s-657
| Wenn du darüber nachdenkst, ob wir jetzt darüber als Autonormalbürger Bescheid wissen so: 'Okay, yer bizi çekiyor, dünya üzerinde kalıyoruz so', ist eher so nicht so von großer Bedeutung yani bilsek de bilmesek de sorun değil. |
s-658
| Ya düşün ya, adam oturuyor so, fällt ein Apfel von dem Baum so kafasına und dann checkt er: 'Oha lan, Erdanziehung var.' |
s-659
| Suyun kaldırma kuvveti: herif hamama gidiyor, während er sich da in der Badewanne oder irgendetwas dingst, hat er so ein tas in der Hand. |
s-660
| Suda o kalkmıyor, çökmüyor, bir bakıyor ah Hohlraum olunca suyu suya batmıyorlar. |
s-661
| Der Typ hat einfach Erdanziehungs-- eh Dings eh suyun kaldırma kuvvetini adam banyoda buldu ya çimerken, vay be. |
s-662
| Und du musst es dir so vorstellen, o adam, o gün elma düşmeseydi başına kim bilir hani wer hätte das dann noch irgendwie wer käme auf die Idee, irgendwann mal das zu erfinden? |
s-663
| Bizde de Nasrettin Hoca fıkralarımız var mit Bezug auf Dings so Sachen, die von dem ağaç fallen. |
s-664
| Şöyle şimdi, bir gün Nasrettin Hoca liegt so unter einem Baum. |
s-665
| Und und dann guckt der so hoch ne und der ist unter so einem Dings ceviz ağacı. |
s-666
| So und dann guckt der so, sagt der so: 'ulan, so große Äste, so ein großer Baum, küçücük meyvesi var' so ne. |
s-667
| 'Braucht der so viele Äste, um so o küçücük meyveyi taşımak için ne gerek var bu kadar şeye' diyor. |
s-668
| Und dann liegt der weiter so fıkra anlatıyor so als Witz. |
s-669
| Ondan sonra işte belli bir zaman sonra, altında hala otururken ağacın, fällt so ein-- so eine Nuss auf seinen Kopf. |
s-670
| Du weißt ne, Spoiler verdienen eh ne Leute, die Spoiler geben - also jetzt in richtiger Hinsicht, nicht so wie du gerade gemacht hast - verdienen einen besonderen Platz in cehennem. |
s-671
| Hani insanlar bilmeli so: deodorant sıkmak gibi, ondan sonra yüksek sesle telefonda so wie so ein Asozialer auf der Straße Musik dinlememek gibi. |
s-672
| Oh was ich gar nicht leiden kann, wenn Menschen Tastaturton anhaben, kapatsana arkadaş. |
s-673
| Ey du musst mal darüber nachdenken mal, guck mal, eskiden hepimizin telefonlarında binbir türlü melodiler vardı so. |
s-674
| Telefonu biri bizi arayınca, wow, so şey falan geliyordu so heftige Lieder. |
s-675
| Parayla gidiyordun 4,99'a şarkı indiriyordun nur damit das dein Klingelton wird ne. |
s-676
| Mittlerweile artık telefonunu sessize alıyorsun çünkü artık dışarda Gesellschaftda ist es nicht mehr akzeptiert. |
s-677
| Yani mich stört das hast du ja geçen mitbekommen so. |
s-678
| Bin ja voll ausgetickt, weil die Tuss einfach ya abi yirmi kere telefonu dıtladı yani. |
s-679
| Ve yazışıyorsun, meine, du hast dein Handy in der Hand, du musst es doch nicht hören, dass jemand dir Nachricht geschrieben hat. |
s-680
| Und es hat mich einfach aufgeregt eskiden herkes sesi duysun diye yapardık, şimdi kapatmayı be-- kapatılmasını bekliyoruz so. |
s-681
| Ich habe noch nie Klingelton von meinem iPhone Dings değiştirmedim bile telefonun. |
s-682
| Geçen çalınca 'bu ne lan' dedim ya weil ich das so nadir höre. |
s-683
| Es ist irgendwie allgemein so geworden, nasıl yaparız da kimseyi rahatsız etmeden weiter zu leben, so in dem Prinzip. |
s-684
| Ama o da şey, bak wir sind auch echt ein sehr sehr übersensibles-- übersensible Gesellschaft geworden, her şeye takılıyoruz, her şeyden triggered her şey bizi rahatsız ediyor so. |
s-685
| So letztens so son zamanlarda şeyler çıkıyor böyle ne bileyim eskiden yayınlanan ünlü Amerikan Sitcomları veyahut da South Park mesela. |
s-686
| South Park gibi bir çizgi filmde die Witze, die man da gemacht hat, wenn du mal die älteren Witze mal vergleichst, wenn du die jetzt şimdi televizyona çıkıp onu yapsam bizim şu andaki Gesellschaftımızda ne olur? |
s-687
| Ya, anfällig değil, die sind frauenfeindlich, die sind menschenverachtend. |
s-688
| Guck mal eh İngiltere'de şey eh eh Office diye çok ünlü bir tane şey var dizi var. |
s-689
| İngiltere mi Amerika mı, Amerika glaube ich, ja. |
s-690
| Çok ünlü bir dizi var so, çok aşırı komik bir Sitcom tamam mı? |
s-691
| Eşcinsel olduğu için, o kadar kötü bir şey ki bu onun gözünde, şakasını yapıyorlar so. |
s-692
| Yani ben bile şimdi rahatsız olurum ki ben bunu ich pointe yani ich ich weise ja gerade darauf hin. |
s-693
| Aber trotzdem würde es mich jetzt stören, weil wir öyle bir yani artık rahatsız oluyoruz böyle şeylerden, çok übersensibel olduk. |
s-694
| Yani şöyle bir durum var, artık her şeyin aradığımız jedes, was gesagt wird, wir suchen einen-- eine Zweideutigkeit dahinter. |
s-695
| Kötü bir şey aradığımız için her şeyde weil wir alles einfach hep kötü bir ame-- şeyle eh kafa tasıyla yaklaşıyoruz, yani kötü bir şey gelecekmiş gibi hep. |
s-696
| Hep hep garddayız böyle, wir erwarten immer nur pessimistisch, kötü bir şey gelecek immer was Schlechtes. |
s-697
| Und deswegen her şeyin arkasına mana yüklemeye çalışıyoruz. |
s-698
| Wir suchen für alles einen Sinn so, bir şey yaptıysa es muss einen Grund haben. |
s-699
| Bir adam kötülükler yapmış, der Typ ist einfach schei--. |
s-700
| Ey Alter, vielleicht hat er das einfach nur gemacht, weil er einfach ein scheiß Charakter hat so, yani illa bir bir şeyin bir nedeni olmaması lazım. |
s-701
| Birisi iyilik yaptığında hinterfragt man das auch sofort ben ne yaptım da dass diese Person mich jetzt so gut behandelt so. |
s-702
| Mesela geçen sefer ich habe es dir ja erzählt, der eine Typ, der in der Bahn einfach ein Gespräch führen wollte. |