Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish German - SAGT

LanguageTurkish German
ProjectSAGT
Corpus Parttest
AnnotationÇetinoğlu, Özlem; Çöltekin, Çağrı

Select a sentence

Showing 603 - 702 of 805 • previousnext

s-603 Zaten der war auch kein Dings yazar sondern ein Sprachwissenschaftler, sen seversin.
s-604 Evet, vor allem yeni bir dil yapmak için musst du es schon krass linguistisch darauf haben.
s-605 İşte onun şeyleri sipariş etmiştim İngilizcelerini, bu Silmarion ondan sonra Laws Tales und so.
s-606 Adam Daha bu şey, biliyor musunuz, tam olarak kitaplar değil sind so Manuskripte gibi, halt seine Notizen, die er in so Dings Notizdefterine yaptığı.
s-607 Ve yazış şeyi de ya roman değil de Sachbuch gibi yani.
s-608 Aynen Trilogieyi bir kitap yapmışlar so.
s-609 Also ich sag es mal so: so ne bileyim, banyoda okuyamazsın, tuvalette okuyamazsın, trende yanına alsan Waffenschein lazım.
s-610 Onsekiz yaşı artından darfst du nicht ausführen ey.
s-611 O kitabı okurken sollte es, wenn möglich, auf einem Tisch sein und nicht in deiner Hand çünkü elinden kayar, değil mi yani, çok ağır kitap.
s-612 Senin zaten kolların kadar kitap, ellerini geç so unterer Dings so Unterarmeye kadar geliyor.
s-613 Und Dings ehm çok çok bi-- eh ay diyeceğimi unuttum.
s-614 Kim bilir, ileride so 'Herr der Ringe' - Spracheyle araştırma bile yapılabilir aslında.
s-615 Bu adam neye dayanarak bu dili yaptı, wie hat er sich die Sprache ausgedacht?
s-616 Bir yerde Herr der Ringeyi bir dijital kaybolmasın diye ileride diyelim ki adamlar kaydetmişler so in so riesigen Rechnern oder so, keine Ahnung.
s-617 Oder auf irgend so eine Art und Weise elektrik kesilse bile zarar görmeyecek, çok uzun süre kalabilecek, düşün bir, medyumun üzerine kaydediyorlar bunu.
s-618 Bilmem kaç yüz yıl, bin yıl sonra da arkeolojik bir eh araştırma yapılırken finden das so Leute.
s-619 Und dann denken sie, orada anlatılanlar falan so, ne bileyim, Orklar gerçekten yaşamış bir ırk mesela, harbi Elfler varmış ausgestorben oder so.
s-620 Weil Schatz, du musst mal so denken, ya mesela biz o hiyeroglifleri açtık okuyoruz.
s-621 Tamam hiyerogliflerde bir şeyler anlatıyorlar o in Ägypten und so weiter.
s-622 Die hat man mittlerweile teilweise dechiffriert ne dendiği biliyo-- biliniyor içinde so, weißt du, ama ...
s-623 Şöyle düşünmelisin, wir Menschen sind irgendwie darauf programmiert diyeyim zu kommunizieren.
s-624 Şair bununla ne demek istedi so.
s-625 Hani, das ist wirklich.
s-626 Vielleicht waren das dediğin gibi Poster und so.
s-627 Ya bak, öyle sana bir şey diyeyim letztens haben sie eine Reihe von Dings Wandgemälden gefunden.
s-628 Und irgend so ein Typ, damals vor tausenden Jahren, kenara şey çizmiş penis çizmiş.
s-629 Düşün, iki bin yıl önce adamlar bir şeyler yazıyor, yanına herifin birisi so so joke olarak als Spaß so cinsel organ çiziyor.
s-630 So weißt du, Menschen waren immer kaputt Alter yani o zamanlar da saçmalayanlar çokmuş .
s-631 Um eine Sprache zu entwickeln, ja, brauchst du nicht nur die Wörter, sondern auch eine Grammatik, die Sprache braucht eine Struktur yani bir düzene ihtiyacı var o dilin.
s-632 Oğlum, arada beyaz bir şeyler var so noch, die rausgehen.
s-633 Antenleriydi glaube ich.
s-634 Dün konuşmuştuk ya uçan örümcekler diye, das ist es.
s-635 Egal, o konacak daha benim elime, biz kanka olduk onunla çünkü.
s-636 Schatz, das Ding sieht echt geil aus Mann, das hat so anteni var.
s-637 Zartbitternın Türkçesi ney lan.
s-638 Toll, wie wie wie mache ich das jetzt, buradaki bitter Türkçe mi Almanca ?
s-639 Libellen: deren Flügelstruktur helikopterin icat edilmesinde yardımcı oldu so.
s-640 Ja, oder Dings ehm, wir hatten es doch gestern erst davon şemsiyeyi açtığında: yarasaların Technologiesi.
s-641 Oder şey mesela, bu siyah jetler var schwarze so, hast du die mal gesehen?
s-642 Die sind die sind so spitz üçgen gibiler so böyle geliyor, sonra zackig so hinten.
s-643 Ja ja, gördüm.
s-644 O savaş uçakları, Schatz, belli radarlara yakalanmıyorlar.
s-645 Wenn die fliegen, stürmen sie, tepeden böyle kroki gibi görüyorlar ya aşağı inerken.
s-646 Onların kanatlarıyla beraber aldığı formdan adamlar şey yapmışlar radara yakalanmayan Kampfpilo-- Kampfjet Alter.
s-647 Wie nennt man diesen Bereich, ne deniliyordu?
s-648 Şey ich glaube, man nennt das doch Bionik oder so.
s-649 Kybernetik mi o?
s-650 Biotechnik şeylerdi .
s-651 Als ich mein Praktikum gemacht hatte orada anlatmışlardı .
s-652 Nicht nur Luft- und Raumfahrt, sondern Natur verbunden mit Technologien halt, wo man sich hayvanlardan was abgucken kann.
s-653 Adını bilmiyorum muss ich ehrlich sagen.
s-654 Ja, aber ist mega interessant, çünkü hiç bizim için çok normal olan bir şeyin aslında insanların eh hayvanların erfinden ettiği bir şey olması.
s-655 Erfinden değil de ...
s-656 En basit şöyle düşün Merve: wir hatten jahrelang herifin biri oturup kafasına elma ağaçtan düşene kadar wussten wir nicht, was Erdanziehungskraft ist, yer çekimini bilmiyorduk ya.
s-657 Wenn du darüber nachdenkst, ob wir jetzt darüber als Autonormalbürger Bescheid wissen so: 'Okay, yer bizi çekiyor, dünya üzerinde kalıyoruz so', ist eher so nicht so von großer Bedeutung yani bilsek de bilmesek de sorun değil.
s-658 Ya düşün ya, adam oturuyor so, fällt ein Apfel von dem Baum so kafasına und dann checkt er: 'Oha lan, Erdanziehung var.'
s-659 Suyun kaldırma kuvveti: herif hamama gidiyor, während er sich da in der Badewanne oder irgendetwas dingst, hat er so ein tas in der Hand.
s-660 Suda o kalkmıyor, çökmüyor, bir bakıyor ah Hohlraum olunca suyu suya batmıyorlar.
s-661 Der Typ hat einfach Erdanziehungs-- eh Dings eh suyun kaldırma kuvvetini adam banyoda buldu ya çimerken, vay be.
s-662 Und du musst es dir so vorstellen, o adam, o gün elma düşmeseydi başına kim bilir hani wer hätte das dann noch irgendwie wer käme auf die Idee, irgendwann mal das zu erfinden?
s-663 Bizde de Nasrettin Hoca fıkralarımız var mit Bezug auf Dings so Sachen, die von dem ağaç fallen.
s-664 Şöyle şimdi, bir gün Nasrettin Hoca liegt so unter einem Baum.
s-665 Und und dann guckt der so hoch ne und der ist unter so einem Dings ceviz ağacı.
s-666 So und dann guckt der so, sagt der so: 'ulan, so große Äste, so ein großer Baum, küçücük meyvesi var' so ne.
s-667 'Braucht der so viele Äste, um so o küçücük meyveyi taşımak için ne gerek var bu kadar şeye' diyor.
s-668 Und dann liegt der weiter so fıkra anlatıyor so als Witz.
s-669 Ondan sonra işte belli bir zaman sonra, altında hala otururken ağacın, fällt so ein-- so eine Nuss auf seinen Kopf.
s-670 Du weißt ne, Spoiler verdienen eh ne Leute, die Spoiler geben - also jetzt in richtiger Hinsicht, nicht so wie du gerade gemacht hast - verdienen einen besonderen Platz in cehennem.
s-671 Hani insanlar bilmeli so: deodorant sıkmak gibi, ondan sonra yüksek sesle telefonda so wie so ein Asozialer auf der Straße Musik dinlememek gibi.
s-672 Oh was ich gar nicht leiden kann, wenn Menschen Tastaturton anhaben, kapatsana arkadaş.
s-673 Ey du musst mal darüber nachdenken mal, guck mal, eskiden hepimizin telefonlarında binbir türlü melodiler vardı so.
s-674 Telefonu biri bizi arayınca, wow, so şey falan geliyordu so heftige Lieder.
s-675 Parayla gidiyordun 4,99'a şarkı indiriyordun nur damit das dein Klingelton wird ne.
s-676 Mittlerweile artık telefonunu sessize alıyorsun çünkü artık dışarda Gesellschaftda ist es nicht mehr akzeptiert.
s-677 Yani mich stört das hast du ja geçen mitbekommen so.
s-678 Bin ja voll ausgetickt, weil die Tuss einfach ya abi yirmi kere telefonu dıtladı yani.
s-679 Ve yazışıyorsun, meine, du hast dein Handy in der Hand, du musst es doch nicht hören, dass jemand dir Nachricht geschrieben hat.
s-680 Und es hat mich einfach aufgeregt eskiden herkes sesi duysun diye yapardık, şimdi kapatmayı be-- kapatılmasını bekliyoruz so.
s-681 Ich habe noch nie Klingelton von meinem iPhone Dings değiştirmedim bile telefonun.
s-682 Geçen çalınca 'bu ne lan' dedim ya weil ich das so nadir höre.
s-683 Es ist irgendwie allgemein so geworden, nasıl yaparız da kimseyi rahatsız etmeden weiter zu leben, so in dem Prinzip.
s-684 Ama o da şey, bak wir sind auch echt ein sehr sehr übersensibles-- übersensible Gesellschaft geworden, her şeye takılıyoruz, her şeyden triggered her şey bizi rahatsız ediyor so.
s-685 So letztens so son zamanlarda şeyler çıkıyor böyle ne bileyim eskiden yayınlanan ünlü Amerikan Sitcomları veyahut da South Park mesela.
s-686 South Park gibi bir çizgi filmde die Witze, die man da gemacht hat, wenn du mal die älteren Witze mal vergleichst, wenn du die jetzt şimdi televizyona çıkıp onu yapsam bizim şu andaki Gesellschaftımızda ne olur?
s-687 Ya, anfällig değil, die sind frauenfeindlich, die sind menschenverachtend.
s-688 Guck mal eh İngiltere'de şey eh eh Office diye çok ünlü bir tane şey var dizi var.
s-689 İngiltere mi Amerika , Amerika glaube ich, ja.
s-690 Çok ünlü bir dizi var so, çok aşırı komik bir Sitcom tamam ?
s-691 Eşcinsel olduğu için, o kadar kötü bir şey ki bu onun gözünde, şakasını yapıyorlar so.
s-692 Yani ben bile şimdi rahatsız olurum ki ben bunu ich pointe yani ich ich weise ja gerade darauf hin.
s-693 Aber trotzdem würde es mich jetzt stören, weil wir öyle bir yani artık rahatsız oluyoruz böyle şeylerden, çok übersensibel olduk.
s-694 Yani şöyle bir durum var, artık her şeyin aradığımız jedes, was gesagt wird, wir suchen einen-- eine Zweideutigkeit dahinter.
s-695 Kötü bir şey aradığımız için her şeyde weil wir alles einfach hep kötü bir ame-- şeyle eh kafa tasıyla yaklaşıyoruz, yani kötü bir şey gelecekmiş gibi hep.
s-696 Hep hep garddayız böyle, wir erwarten immer nur pessimistisch, kötü bir şey gelecek immer was Schlechtes.
s-697 Und deswegen her şeyin arkasına mana yüklemeye çalışıyoruz.
s-698 Wir suchen für alles einen Sinn so, bir şey yaptıysa es muss einen Grund haben.
s-699 Bir adam kötülükler yapmış, der Typ ist einfach schei--.
s-700 Ey Alter, vielleicht hat er das einfach nur gemacht, weil er einfach ein scheiß Charakter hat so, yani illa bir bir şeyin bir nedeni olmaması lazım.
s-701 Birisi iyilik yaptığında hinterfragt man das auch sofort ben ne yaptım da dass diese Person mich jetzt so gut behandelt so.
s-702 Mesela geçen sefer ich habe es dir ja erzählt, der eine Typ, der in der Bahn einfach ein Gespräch führen wollte.

Text viewDownload CoNNL-U