s-201
| Diğer taraftan bilimin her teorik atılımı, yeni bir kavramsal yapının oluşturulup eski bazı kavramlardan kopuşu içerdiği için, ideolojide bir dönüşüme yol açar. |
s-202
| Esasen çağdaş bilim kavramının kendisinin ortaya çıkışı da, bu kuralın dışında değildir. |
s-203
| Bilim, her şeyden önce herhangi bir keyfi iradeden bağımsız nesnel yasaların varlığının kabulünü gerektirir. |
s-204
| Hükümdarın iradesinin her şeyin üstünde olduğu ve bunun meşru sayıldığı bir toplumda, nesnel yasa kavramına ulaşmak olanaksızdır . |
s-205
| Bilimsel gerçek, nesnel gerçekliğe ilişkin, doğruluğu pratikte deney ya da gözlemle sınanmış ve soyutlama yoluyla sistemleştirilmiş bilgilerimizden oluşur. |
s-206
| Buradaki iki temel unsur, materyalizm ve teoridir . |
s-207
| Ne materyalizm, ne de teori Bilimsel Devrim'le ortaya çıkmıştır. |
s-208
| Bu iki unsurun birleşimi Bilimsel Devrim'in eseridir . |
s-209
| İnsanlık, Roma İmparatorluğu döneminin öncesinde bu birleşime çok yaklaşmış, fakat çağdaş bilimin doğuşu için Bilimsel Devrimi beklemek zorunda kalmıştır. |
s-210
| Nesnel bir gerçekliğin ve buna ilişkin nesnel yasaların varlığının kabulü, bilginin doğruluğunun ölçütünün pratik olması ilkesini beraberinde getirir. |
s-211
| Bu yaklaşım, toplumsal bilimleri de kapsamına alarak, tarihsel materyalizmi doğurmuştur. |
s-212
| Materyalizm-idealizm karşıtlığı Bilimsel Devrim'in ilk dönemlerinde çok açıktır ve yaşamın tüm alanlarını kapsamaktadır. |
s-213
| Artık eski iktidar mevzilerini yitirmiş olan Kilise, varlığını sürdürebilmek için, burjuvazi egemenliğinde daha geri noktalarda tutunmaya razı olmuştur. |
s-214
| Yaşamının son dönemlerinde kendini dine ve astrolojiye veren Newton'un, İngiltere'deki meşruti monarşiden esinlenerek formüle ettiği hızlaştırma çözümü bu açıdan tipik sayılabilir. |
s-215
| İlk hareketten sonra, her şey artık doğa yasaları uyarınca cereyan eder. |
s-216
| Doğa yasaları Tanrı için de bağlayıcıdır ve doğa olaylarına istediği gibi müdahale hakkı Tanrı'nın elinden alınmıştır. |
s-217
| Yaşamı, bilimin ve dinin geçerli olduğu alanlar olarak ayrı kompartımanlara bölen bu formül, bilimin kapsadığı alanların genişlemesiyle yeniden zora girmiştir. |
s-218
| Bugün genetik şifresi çözülen canlıların tıpkılarının üretilmesi, sorunu salt yoktan var edip edememe noktasına indirgemiştir. |
s-219
| Bilimsel Devrim boyunca alanını din aleyhine gittikçe genişleterek, dinin eskisine göre çok daha dar bir alana hapsedilmesine yol açan bilimin kendisi de, bugün kendi alanına hapsedilmiştir. |
s-220
| Bu ülkelerde, günümüzde, bilim ve din, eşit bir muameleye tabi tutulmakta, her ikisinden de kendi alanları içinde kalmaları istenmektedir. |
s-221
| Kendi yaşam alanını güvence altında gören Papalık, bunun verdiği rahatlıkla, yakın geçmişte Darwin'le bile barışmakta bir beis görmemiştir. |
s-222
| Yoksa bilim ile din arasındaki bu karşılıklı hoşgörü, bazılarının ileri sürdüğü gibi, Batı demokrasisinin ulaştığı ve örnek alınması gereken olgunluk düzeyinin bir sonucu değildir. |
s-223
| Esasen, ülkemizde olduğu gibi, emperyalizm ve Ortaçağ'a karşı sınıf mücadelesinin canlı olduğu ülkelerde böyle bir barış ikliminin bulunmaması da, aynı nedenledir . |
s-224
| Bilim, Aydınlanma mücadelesinde, insanlığın elindeki en önemli kazanımlardan biridir . |
s-225
| Çağdaş bilim kavramının ikinci ayağı, bilgilerin soyutlama yoluyla sistemleştirilmesi diye tanımladığımız teoridir . |
s-226
| Materyalizm gibi teori de, ilk kez Bilimsel Devrim'le ortaya çıkmış değildir. |
s-227
| İnsanlar, beyinlerinde ya da genlerinde mantıkla donanmış olarak doğmazlar. |
s-228
| Mantık, nesnel gerçekliğin insan zihnine sürekli yansıyan en genel ve temel kurallarının sistemleştirilmesinden ibarettir . |
s-229
| Ancak burada söz konusu olan, bilinçli bir soyutlamadan çok, sürekli yinelenen bir deneme-yanılma sürecidir . |
s-230
| İnsan toplumları, soyutlama yetisine, meta ekonomisinin ortaya çıkmasıyla ulaşmıştır. |
s-231
| Meta ekonomisi, ürünlerin, bir kullanım değeri olmanın yanı sıra, bir değişim değerine dönüşmelerini gerektirir. |
s-232
| Bu süreç de, bir ürünün somut ve öznel niteliklerinden sıyrılıp, kendisine soyut ve nesnel bir nicelik yüklenmesiyle gerçekleştirilir. |
s-233
| İnsan zihninin, algısal bilgiden teorik bilgiye giden yoldaki en önemli başarılarından biri, matematiğin kaynağını oluşturan bu nicelik soyutlamasıdır . |
s-234
| Bilim tarihinde, çok uzun ve zahmetli bir kolektif sürecin ürünü olan mantığı saymazsak, iki önemli teorik atılım dönemi vardır . |
s-235
| Birincisi, eski Mısır, Çin, Hindistan ve Mezopotamya'da başlayarak eski Yunan'da zirvesine ulaşan ve matematik alanında gerçekleşen atılımdır . |
s-236
| Bu atılım, insanlığı çağdaş bilim kavramının eşiğine ulaştırmış, ama Roma İmparatorluğu ve onu izleyen feodal dönemle kesintiye uğramıştır. |
s-237
| Bilgiye, yeni askeri araçların geliştirilmesi ve devlet düzeninin sağlamlaştırılmasının aracı gözüyle bakan Roma, teoriyi, vakit kaybından başka bir işe yaramayan bir etkinlik sayarak hor görmüştür. |
s-238
| İkinci büyük teorik atılım dönemi, işe yüzyıllar sonra Arşimed'in bıraktığı noktadan başlayarak devam eden Bilimsel Devrim dönemidir . |
s-239
| Çeşitli bilim dallarının görece özerk içsel gelişmeleri sonucu, bu atılım dalgalar halinde ilerlemiştir. |
s-240
| Bu atılımın son dalgaları, sonuna ulaşmakta olduğumuz yüzyılın ilk yarısında, fizikte izafiyet ve kuantum teorileriyle, biyolojide genetik alanında gerçekleşmiştir. |
s-241
| Ancak bu çalışmalar, bilimi, yeni teorik atılımlarla yeni düzlemlere taşımaktan çok, ya eski düzlemdeki boşlukları doldurmaya, ya da daha önce elde edilmiş bulguların uygulanmasına yöneliktir . |
s-242
| Adeta sorulabilecek bütün büyük soruların sorulup tüketildiği, bilimin mevcut düzleminin ulaşılabilecek en yüksek düzlem olduğu, dolayısıyla da teorinin son bulduğu bir dönemde yaşıyoruz. |
s-243
| Bunlar, kuşkusuz insanlığın kolektif yaratıcılığının eşsiz örneklerini oluşturmakta ve bilimin geleceğine olan güvenimizi ayakta tutmaktadır. |
s-244
| Bu süreçle siyasal düzlemde ilişkilendirilen olgu da artık devrimler değil, devrimsizlik ve küreselleşme sürecidir . |
s-245
| Teknoloji, bilginin üretimde kullanılabilir hale getirilmesi amacıyla birtakım düzeneklerin tasarımlanıp oluşturulmasıdır . |
s-246
| Bilimsel bilgiler de teknoloji aracılığıyla bir üretici güce dönüşür. |
s-247
| Bilim ve teknoloji arasında bugünkü mevcut ilişki, günümüze özgüdür . |
s-248
| Bilimsel Devrim'in başlangıçtaki esas etkisi, daha önce de değindiğiniz gibi ideolojik düzlemde olmuştur. |
s-249
| Üretici güçlerin gelişimine olan etkisi, bu dönemde dolaylıdır . |
s-250
| Siyasal devrimlerin önünü açmış, burjuvazinin iktidarı ele geçirmesiyle de kapitalist üretim ilişkileri hızla yaygınlaşmıştır. |
s-251
| Bugün yeni teknolojiler ancak bütünüyle bilimsel bilgiler temelinde üretilebilir hale gelmiştir. |
s-252
| Üç-dört kız başı göründü. |
s-253
| Gülüşüp itişiyorlar. |
s-254
| Dondurmacıya beklemesini söylediler. |
s-255
| Sokak kapısından ağzında ciklet, ayağında takunyalar, basma entarili bir kız çıktı. |
s-256
| Öbür başlar pencerede. |
s-257
| Bir sağa baktı kız, bir sola. |
s-258
| Bisikletleriyle bu sokaktan çok sık geçen, geçerken de bu evin önünde zillerini ya da pilli düdüklerini öttüren delikanlılardan hiçbiri yok ortalıkta. |
s-259
| Belki sıcaktan. |
s-260
| Dondurma almaya çıkan kız da işi ağırdan alıyor. |
s-261
| O çocuklardan biri geçsin de onu görsün istiyor. |
s-262
| Dalgası var. |
s-263
| Hepsinin var, biliyor. |
s-264
| Dört külah dondurmayı iki eliyle tutan kız takunyalarını tıkırdatarak içeri girdi. |
s-265
| Lan Miskoye, burda ne yapıyon. |
s-266
| Dönüp baktı, Ramiz ile Katana . |
s-267
| Hiiç, dedi, oturuyorum. |
s-268
| Ne okulu oğlum, daha erken. |
s-269
| erik çalmaya gidiyoruz. |
s-270
| Ya okula geç kalırsak. |
s-271
| Katana gururla saatine baktı. |
s-272
| Kalmayız, dedi, koşa koşa gideriz, erikleri de senin heybene doldururuz. |
s-273
| Başını kaşıyor, kararsız . |
s-274
| Yürü lan, dedi Katana, Ramiz'i kolundan çekerek, Miskoye korkuyo. |
s-275
| Ne korkması! |
s-276
| Heybeye erik koyunca kitapları, defterleri ne yaparım diye düşünüyorum. |
s-277
| O kolay, dedi Katana, ben taşırım. |
s-278
| Cami avlusundan koşarak çıktılar. |
s-279
| Ramiz en büyükleriydi . |
s-280
| Kocaman bir kafası, iri iri elleri vardı. |
s-281
| Okul önlüğü beline geliyordu. |
s-282
| Yaka takmadığı için Naci Bey birkaç kez kocaman kafasına tahta cetvelle vurmuştu. |
s-283
| Ama asıl avuçları iyi tanıyordu o cetveli. |
s-284
| Onca sopayı yerdi de yine bildiğinden şaşmazdı. |
s-285
| Saçları hiç uzamamıştı Ramiz'in. |
s-286
| Babası her hafta düzenli olarak kardeşleriyle birlikte tıraş ederdi onu. |
s-287
| Oğlan çocuğunda saça hiç dayanamazdı. |
s-288
| Uçları yukarı kıvrık sipsivri bıyıkları vardı babasının. |
s-289
| Kasketini yan iliştirirdi kafasına. |
s-290
| Babasının ıslığının ne amaçla çalındığını anası da, Ramiz de, kardeşleri de, öküzler de, sarı köpek de bilirdi. |
s-291
| Islık kime çalınmışsa o koşardı. |
s-292
| Sınıfta en arka sırada otururdu Ramiz. |
s-293
| Çünkü ondan uzunu yoktu . |
s-294
| Ne okulu severdi, ne de Naci Beyi. |
s-295
| Ama okuma yazma öğrenecekti. |
s-296
| Bunun cezasını babası askerliğinde çok çekmişti. |
s-297
| Çayırlığa çıktılar. |
s-298
| Koşmaktan soluk soluğaydılar . |
s-299
| Şimdi erik zamanı, dedi Ramiz, nah böyle olmuşlardır. |
s-300
| Korucu var mıdır. |