Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish - IMST

LanguageTurkish
ProjectIMST
Corpus Parttrain

Select a sentence

Showing 101 - 200 of 3435 • previousnext

s-101 Barmenden iki bourbon viski istedim.
s-102 Geceyi böylece geçirebilecektik.
s-103 Yolculuk, başka bir kentte olmak, hep karşılaştığım yeni şeyler, derinden derine izini süren heyecan dirilik yaratmıştı bende.
s-104 Uykuya da az gereksinim duyduğumu hissediyordum.
s-105 Gecenin hangi saatinde eve dönsem de, yakındaki açık gece mağazasından yiyecek birşeyler alabilirdim.
s-106 Sıcak, hazır, güzel yiyecekler; gereksinme duyarsam soğuk beyaz şarap da.
s-107 Sen ?usevisin , değil mi Maryline.
s-108 Hayatım bir gezginin hayatına dönüşeli, bunu artık hemen anlıyorum.
s-109 Ana'yı arayan yabancı, sizden biraz daha uzun boyluydu , dedi Jul.
s-110 Onun evinin bulunduğu sokağın köşesindeki , o iki katlı , güzel kahvede oturuyorduk.
s-111 Güneş bulutların arkasından çıkmak istiyor, mat bir ışık olarak aydınlığını kentin üzerine vuruyordu.
s-112 Kanalı dolduran suların yüzeyi aydınlanır gibiydi .
s-113 Sonra, gözlüksüz olduğunu da iyice anımsıyorum.
s-114 Dalgalı saçları dümdüz taralıydı .
s-115 Bana ardarda sorular sormadı.
s-116 Ana'nın orada olmadığını söyledikten sonra ben, buna ne inanırmış, ne de inanmazmış gibi bir tavır takındım.
s-117 Teşekkür ederek ayrıldı.
s-118 Şimdi anlıyorum ki, acelesi olan bir insanın davranışlarıydı onun davranışları.
s-119 Bu kızın izini bulmak için, polisten yardım istememden başka çare yok.
s-120 Bugün, bu kente geleli beşinci gün, hiçbir yerde bulabilmiş değilim onu.
s-121 Bana telefon ?derkenki aceleciliği, sanırım, birşeylerden korktuğunu gösteriyor.
s-122 Doğrusu size yardım edebilmek isterdim, dedi Jul.
s-123 Polis de, herhangi bir bilgi isterse, bunları söyleyebilirim onlara.
s-124 Ama belki de o kadar kuşku yaratıcı bir durum değildir onun durumu.
s-125 Belki sadece sokak adını yanlış not ettiniz.
s-126 Belki o da sizi arıyor kentte.
s-127 Bir türlü buluşamıyorsunuz.
s-128 Durum böyle olsaydı, ona şu kentin en canlı yeri olan alandaki kahvelerden birinde rastlardım şimdiye kadar.
s-129 O da, benim gibi, bir kente geldi mi, kentin en canlı yerini seçer, kahvelerin de tiryakisidir .
s-130 Belki de rastlayacaksınız ona.
s-131 Bunca aramadan sonra...
s-132 Ben de, ben de, ben de bu umudu taşıyorum.
s-133 Ardından Jul, ellerini küçük masanın üzerinde birleştirip, okuduğu kitaptan söz etti.
s-134 Ona göre, filozof da, bu arayışa benzer bir şeyi anlatıyordu.
s-135 İnsanın bu dünyaya gelişi de bir görünüştü .
s-136 Hiçlikten geliyor, görünüyor, bu görünüşe gerçeklik adı veriliyor; sonra da bir parabol gibi kayıp gidiyordu.
s-137 Hiçlikten geldiği için, içinde hiçliği taşıyor; sonra gene de hiçliğe dönüşüyordu.
s-138 Bu gerçeklik içinde bir nesne gibi bakabiliriz ona, öznel bir nesne, bir gerçeklik görünüşü var.
s-139 Ama bütün gerçeklik-buna karşın-belli bir yere kadardı ; başka bir yere gidildiğinde, gerçek olan şey, gerçek-olmayana dönüşüyordu.
s-140 Yaşam denilen şey çelişki üzerine kuruluydu : yaşamla varoluşun birbiriyle çakışması, buluşması, uyum sağlaması olanaksızdı .
s-141 Öyle sanıyorum, dedi Jul.
s-142 Öyle bir felsefe ki bu, kendi içinde bir çelişkiyi taşıyor; varoluşla yaşamanın birbirine hiç uygun düşmeyeceğini, bu ikisi arasındaki çelişkiyi anlatıyor.
s-143 Böylece bu filozof, felsefe tarihine de bir parabol gibi giriyor, yeniden onu terk etmek üzere.
s-144 Bir şair o.
s-145 Dünyada olmak çelişik bir durum...
s-146 Yok, yok, bilmez değilim: birçok eski dinin ürettiği efsaneler, iğretilemeler, kısa öykücükler de söylemek ister bunu; ama bambaşka bir anlamda.
s-147 Sanırım dinsel anlatımlara benzemiyor.
s-148 Benzemiyor.
s-149 Onun Protestan fondamantalizmini bir yana bırakıyorum.
s-150 Çünkü anlattığı şeyler, bir dindarın anlattıklarına benzemiyor.
s-151 Dinsel bir anlatım biçimi değil.
s-152 Biliyor musunuz?
s-153 kavramlar değişti mi, her şey değişiyor.
s-154 Hatta kavramlar da değil, sözcükler.
s-155 Bu sözcük denilen şey canlı.
s-156 Onun canlı olduğuna giderek daha çok inanıyorum.
s-157 hepsi göründüğü gibi.
s-158 İşte biz de sokaktayız .
s-159 Tanrı öldü ve biz sokağa bırakıldık.
s-160 Artık hiçbir şey avutamaz beni, kendimi kandırabileceğim bir şey yok.
s-161 Hiçbir mitosun ardı sıra sürüklenmiyorum.
s-162 Jul, aklına önemli bir şey gelmiş gibi durdu bir an, ciddi şeyler düşünen insanların tavrıyla.
s-163 Sahi siz, aradığınız bu Ana'yı gördünüz hiç? dedi.
s-164 Tartışmaktan yorulmuş gibi sustuk.
s-165 Jul, sütlü kahvesinde son kalan yudumları içiyordu.
s-166 Güneş yeniden bulutların kalın örtüsü ardında kaybolmuştu.
s-167 Bu kahvede yalnız olmamaktan, Jul gibi güzel bir kızla birlikte oturmaktan çok mutluydum .
s-168 İçimi kemiren kaygı azalmış gibiydi .
s-169 Yarın akşam, bana burada kaldığım evi bulan-ev de tanıdığım bir profesörün ya-Madam Kuve'ye yemeğe çağrılıyım .
s-170 Benimle gelir misiniz Jul?
s-171 Bu araştırma konusunda onun da yardımını isteyeceğim.
s-172 Buranın yerlisi o.
s-173 Yetkilileri tanıyordur.
s-174 Olur, dedi Jul.
s-175 Öğleden sonra kanallar kıyısında dolaşırken, sanki uzun yıllardır buradaymışım , hep de kanallar kıyısında dolaşıp durmakla vakit tüketirmişim gibi geliyordu bana.
s-176 Örneğin matematikte yüzyıllara dayanmış ve matematiğin gelişmesinde itici güç rolü oynamış kestirimlerin yakın geçmişte kanıtlanmış olması, bazıları tarafından matematiğin altın çağını yaşadığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
s-177 Prof. Dr. Semih Koray'ın, dergimizdeki eski yazılarından derlenerek kaleme alınan makalesini dosyamızın sunuş yazısı yaptık.
s-178 Koray, bilim etkinliğinin tarih içindeki serüvenini geleceğe de uzanarak analiz ederken dosyamıza güzel bir giriş de yapıyor.
s-179 Dosyamız esas olarak iki bölümden oluşuyor.
s-180 Birinci bölümde, Doğu Perinçek ve Samir Amin, yirmi. yüzyıl olgularından hareketle yirmibir. yüzyıldaki olası ideolojik, politik, iktisadi eğilimleri tartışıyorlar.
s-181 Dosyamızın esas unsuru olan ikinci bölümde ise sona eren bin yılın en büyük bilim ve düşün devrimlerini yansıtmaya çalıştık.
s-182 Gerçekten de bu bin yılda önce evrenin merkezinde değil, Güneş etrafında dönen sıradan bir gezegende olduğumuzu öğrendik; sonra sıradan bir canlı türü olduğumuzu.
s-183 Önce Tanrı'nın ve Bey'in kulu olmadığımızı öğrendik; sonra dünyayı değiştirebileceğimizi.
s-184 Son olarak, bin yılın ünlü matematikçilerini ansiklopedik biçimde yansıtan bir çalışmamız da var.
s-185 Dosyanın bütün olarak ilgiyle okunacağını düşünüyoruz.
s-186 ikibin yılı, Bilim ve Ütopya ailesine, toplumumuza ve tüm insanlığa mutluluklar ve başarılar getirsin.
s-187 yüzyılda bilimin gelişimini genel hatlarıyla betimlemek istersek, şu iki görüngüyü temel almamız gerekir: Birincisi, bu yüzyıl Bilimsel Devrim'in son atılımlarının gerçekleştiği yüzyıl olmuştur.
s-188 İkincisi de, teknoloji artık geri dönülmez biçimde bilimsel bilgi temeline oturmuş, bu yüzyılda Bilimsel Devrim'in bulgularının etkin bir teknolojik hasadı gerçekleşmiştir.
s-189 Her iki olgu da, bilim için yeni bir başlangıçtan çok, bir dönemin kapanışına işaret etmektedir.
s-190 Ayrıca bunlardan birincisi, daha çok yüzyılın ilk yarısında gerçekleşmiş, ikincisi ise, yüzyılın ikinci yarısında zirvesine ulaşmıştır.
s-191 Bu olgulardan hareketle bilimin bugün içinde bulunduğu konumu belirleyebilmek için, bilimin şu üç yönünün üstünde durmak gerekir: Bilim, kullandığı kavramlar nedeniyle ideolojinin, bulgularının üretimde yarattığı ilerleme nedeniyle üretici güçlerin bir parçası olup, toplumsal bir etkinlik olması dolayısıyla da sosyal bir kurumdur .
s-192 Bilimsel Devrim, başlangıçta ideolojik bir devrimdir .
s-193 İdeolojik alanda, Ortaçağ ideolojisine onulmaz darbeler indirerek, siyasal devrimlerin yolunu açmıştır.
s-194 Bu dönemde, bilimsel bulguların, teknoloji aracılığıyla üretime dönüşmesi, yani bilimin üretici güç yönü çok zayıftır .
s-195 Günümüzde ise bu ilişki bütünüyle tersine dönmüş, bilim adeta tümüyle bir üretici güç haline indirgenmiştir.
s-196 Sosyal bir kurum olarak bilim, başlangıçta öncü bir rol oynarken, bugün artçı ve tabi bir konuma sıkıştırılmıştır.
s-197 Bilimin ideoloji ile olan ilişkisi teori aracılığıyladır .
s-198 Teori, kavramlarla yapılır.
s-199 Bilimsel teori, bir yandan içinde oluştuğu toplumun kavramsal yapısıyla, yani ideolojisiyle sınırlıdır ; öte yandan kendi ürettiği kavramlarla o ideolojiyi etkiler.
s-200 Dolayısıyla, bilimsel teorilerin bazı kavramları oluşturup kullanabilmeleri, toplumun ideolojik düzeyinin o kavramların ortaya çıkmasına elveren bir olgunluğa ulaşmış olmasını gerektirir.

Text viewDownload CoNNL-U