s-101
| Barmenden iki bourbon viski istedim. |
s-102
| Geceyi böylece geçirebilecektik. |
s-103
| Yolculuk, başka bir kentte olmak, hep karşılaştığım yeni şeyler, derinden derine izini süren heyecan dirilik yaratmıştı bende. |
s-104
| Uykuya da az gereksinim duyduğumu hissediyordum. |
s-105
| Gecenin hangi saatinde eve dönsem de, yakındaki açık gece mağazasından yiyecek birşeyler alabilirdim. |
s-106
| Sıcak, hazır, güzel yiyecekler; gereksinme duyarsam soğuk beyaz şarap da. |
s-107
| Sen ?usevisin , değil mi Maryline. |
s-108
| Hayatım bir gezginin hayatına dönüşeli, bunu artık hemen anlıyorum. |
s-109
| Ana'yı arayan yabancı, sizden biraz daha uzun boyluydu , dedi Jul. |
s-110
| Onun evinin bulunduğu sokağın köşesindeki , o iki katlı , güzel kahvede oturuyorduk. |
s-111
| Güneş bulutların arkasından çıkmak istiyor, mat bir ışık olarak aydınlığını kentin üzerine vuruyordu. |
s-112
| Kanalı dolduran suların yüzeyi aydınlanır gibiydi . |
s-113
| Sonra, gözlüksüz olduğunu da iyice anımsıyorum. |
s-114
| Dalgalı saçları dümdüz taralıydı . |
s-115
| Bana ardarda sorular sormadı. |
s-116
| Ana'nın orada olmadığını söyledikten sonra ben, buna ne inanırmış, ne de inanmazmış gibi bir tavır takındım. |
s-117
| Teşekkür ederek ayrıldı. |
s-118
| Şimdi anlıyorum ki, acelesi olan bir insanın davranışlarıydı onun davranışları. |
s-119
| Bu kızın izini bulmak için, polisten yardım istememden başka çare yok. |
s-120
| Bugün, bu kente geleli beşinci gün, hiçbir yerde bulabilmiş değilim onu. |
s-121
| Bana telefon ?derkenki aceleciliği, sanırım, birşeylerden korktuğunu gösteriyor. |
s-122
| Doğrusu size yardım edebilmek isterdim, dedi Jul. |
s-123
| Polis de, herhangi bir bilgi isterse, bunları söyleyebilirim onlara. |
s-124
| Ama belki de o kadar kuşku yaratıcı bir durum değildir onun durumu. |
s-125
| Belki sadece sokak adını yanlış not ettiniz. |
s-126
| Belki o da sizi arıyor kentte. |
s-127
| Bir türlü buluşamıyorsunuz. |
s-128
| Durum böyle olsaydı, ona şu kentin en canlı yeri olan alandaki kahvelerden birinde rastlardım şimdiye kadar. |
s-129
| O da, benim gibi, bir kente geldi mi, kentin en canlı yerini seçer, kahvelerin de tiryakisidir . |
s-130
| Belki de rastlayacaksınız ona. |
s-131
| Bunca aramadan sonra... |
s-132
| Ben de, ben de, ben de bu umudu taşıyorum. |
s-133
| Ardından Jul, ellerini küçük masanın üzerinde birleştirip, okuduğu kitaptan söz etti. |
s-134
| Ona göre, filozof da, bu arayışa benzer bir şeyi anlatıyordu. |
s-135
| İnsanın bu dünyaya gelişi de bir görünüştü . |
s-136
| Hiçlikten geliyor, görünüyor, bu görünüşe gerçeklik adı veriliyor; sonra da bir parabol gibi kayıp gidiyordu. |
s-137
| Hiçlikten geldiği için, içinde hiçliği taşıyor; sonra gene de hiçliğe dönüşüyordu. |
s-138
| Bu gerçeklik içinde bir nesne gibi bakabiliriz ona, öznel bir nesne, bir gerçeklik görünüşü var. |
s-139
| Ama bütün gerçeklik-buna karşın-belli bir yere kadardı ; başka bir yere gidildiğinde, gerçek olan şey, gerçek-olmayana dönüşüyordu. |
s-140
| Yaşam denilen şey çelişki üzerine kuruluydu : yaşamla varoluşun birbiriyle çakışması, buluşması, uyum sağlaması olanaksızdı . |
s-141
| Öyle sanıyorum, dedi Jul. |
s-142
| Öyle bir felsefe ki bu, kendi içinde bir çelişkiyi taşıyor; varoluşla yaşamanın birbirine hiç uygun düşmeyeceğini, bu ikisi arasındaki çelişkiyi anlatıyor. |
s-143
| Böylece bu filozof, felsefe tarihine de bir parabol gibi giriyor, yeniden onu terk etmek üzere. |
s-144
| Bir şair o. |
s-145
| Dünyada olmak çelişik bir durum... |
s-146
| Yok, yok, bilmez değilim: birçok eski dinin ürettiği efsaneler, iğretilemeler, kısa öykücükler de söylemek ister bunu; ama bambaşka bir anlamda. |
s-147
| Sanırım dinsel anlatımlara benzemiyor. |
s-148
| Benzemiyor. |
s-149
| Onun Protestan fondamantalizmini bir yana bırakıyorum. |
s-150
| Çünkü anlattığı şeyler, bir dindarın anlattıklarına benzemiyor. |
s-151
| Dinsel bir anlatım biçimi değil. |
s-152
| Biliyor musunuz? |
s-153
| kavramlar değişti mi, her şey değişiyor. |
s-154
| Hatta kavramlar da değil, sözcükler. |
s-155
| Bu sözcük denilen şey canlı. |
s-156
| Onun canlı olduğuna giderek daha çok inanıyorum. |
s-157
| hepsi göründüğü gibi. |
s-158
| İşte biz de sokaktayız . |
s-159
| Tanrı öldü ve biz sokağa bırakıldık. |
s-160
| Artık hiçbir şey avutamaz beni, kendimi kandırabileceğim bir şey yok. |
s-161
| Hiçbir mitosun ardı sıra sürüklenmiyorum. |
s-162
| Jul, aklına önemli bir şey gelmiş gibi durdu bir an, ciddi şeyler düşünen insanların tavrıyla. |
s-163
| Sahi siz, aradığınız bu Ana'yı gördünüz mü hiç? dedi. |
s-164
| Tartışmaktan yorulmuş gibi sustuk. |
s-165
| Jul, sütlü kahvesinde son kalan yudumları içiyordu. |
s-166
| Güneş yeniden bulutların kalın örtüsü ardında kaybolmuştu. |
s-167
| Bu kahvede yalnız olmamaktan, Jul gibi güzel bir kızla birlikte oturmaktan çok mutluydum . |
s-168
| İçimi kemiren kaygı azalmış gibiydi . |
s-169
| Yarın akşam, bana burada kaldığım evi bulan-ev de tanıdığım bir profesörün ya-Madam Kuve'ye yemeğe çağrılıyım . |
s-170
| Benimle gelir misiniz Jul? |
s-171
| Bu araştırma konusunda onun da yardımını isteyeceğim. |
s-172
| Buranın yerlisi o. |
s-173
| Yetkilileri tanıyordur. |
s-174
| Olur, dedi Jul. |
s-175
| Öğleden sonra kanallar kıyısında dolaşırken, sanki uzun yıllardır buradaymışım , hep de kanallar kıyısında dolaşıp durmakla vakit tüketirmişim gibi geliyordu bana. |
s-176
| Örneğin matematikte yüzyıllara dayanmış ve matematiğin gelişmesinde itici güç rolü oynamış kestirimlerin yakın geçmişte kanıtlanmış olması, bazıları tarafından matematiğin altın çağını yaşadığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor. |
s-177
| Prof. Dr. Semih Koray'ın, dergimizdeki eski yazılarından derlenerek kaleme alınan makalesini dosyamızın sunuş yazısı yaptık. |
s-178
| Koray, bilim etkinliğinin tarih içindeki serüvenini geleceğe de uzanarak analiz ederken dosyamıza güzel bir giriş de yapıyor. |
s-179
| Dosyamız esas olarak iki bölümden oluşuyor. |
s-180
| Birinci bölümde, Doğu Perinçek ve Samir Amin, yirmi. yüzyıl olgularından hareketle yirmibir. yüzyıldaki olası ideolojik, politik, iktisadi eğilimleri tartışıyorlar. |
s-181
| Dosyamızın esas unsuru olan ikinci bölümde ise sona eren bin yılın en büyük bilim ve düşün devrimlerini yansıtmaya çalıştık. |
s-182
| Gerçekten de bu bin yılda önce evrenin merkezinde değil, Güneş etrafında dönen sıradan bir gezegende olduğumuzu öğrendik; sonra sıradan bir canlı türü olduğumuzu. |
s-183
| Önce Tanrı'nın ve Bey'in kulu olmadığımızı öğrendik; sonra dünyayı değiştirebileceğimizi. |
s-184
| Son olarak, bin yılın ünlü matematikçilerini ansiklopedik biçimde yansıtan bir çalışmamız da var. |
s-185
| Dosyanın bütün olarak ilgiyle okunacağını düşünüyoruz. |
s-186
| ikibin yılı, Bilim ve Ütopya ailesine, toplumumuza ve tüm insanlığa mutluluklar ve başarılar getirsin. |
s-187
| yüzyılda bilimin gelişimini genel hatlarıyla betimlemek istersek, şu iki görüngüyü temel almamız gerekir: Birincisi, bu yüzyıl Bilimsel Devrim'in son atılımlarının gerçekleştiği yüzyıl olmuştur. |
s-188
| İkincisi de, teknoloji artık geri dönülmez biçimde bilimsel bilgi temeline oturmuş, bu yüzyılda Bilimsel Devrim'in bulgularının etkin bir teknolojik hasadı gerçekleşmiştir. |
s-189
| Her iki olgu da, bilim için yeni bir başlangıçtan çok, bir dönemin kapanışına işaret etmektedir. |
s-190
| Ayrıca bunlardan birincisi, daha çok yüzyılın ilk yarısında gerçekleşmiş, ikincisi ise, yüzyılın ikinci yarısında zirvesine ulaşmıştır. |
s-191
| Bu olgulardan hareketle bilimin bugün içinde bulunduğu konumu belirleyebilmek için, bilimin şu üç yönünün üstünde durmak gerekir: Bilim, kullandığı kavramlar nedeniyle ideolojinin, bulgularının üretimde yarattığı ilerleme nedeniyle üretici güçlerin bir parçası olup, toplumsal bir etkinlik olması dolayısıyla da sosyal bir kurumdur . |
s-192
| Bilimsel Devrim, başlangıçta ideolojik bir devrimdir . |
s-193
| İdeolojik alanda, Ortaçağ ideolojisine onulmaz darbeler indirerek, siyasal devrimlerin yolunu açmıştır. |
s-194
| Bu dönemde, bilimsel bulguların, teknoloji aracılığıyla üretime dönüşmesi, yani bilimin üretici güç yönü çok zayıftır . |
s-195
| Günümüzde ise bu ilişki bütünüyle tersine dönmüş, bilim adeta tümüyle bir üretici güç haline indirgenmiştir. |
s-196
| Sosyal bir kurum olarak bilim, başlangıçta öncü bir rol oynarken, bugün artçı ve tabi bir konuma sıkıştırılmıştır. |
s-197
| Bilimin ideoloji ile olan ilişkisi teori aracılığıyladır . |
s-198
| Teori, kavramlarla yapılır. |
s-199
| Bilimsel teori, bir yandan içinde oluştuğu toplumun kavramsal yapısıyla, yani ideolojisiyle sınırlıdır ; öte yandan kendi ürettiği kavramlarla o ideolojiyi etkiler. |
s-200
| Dolayısıyla, bilimsel teorilerin bazı kavramları oluşturup kullanabilmeleri, toplumun ideolojik düzeyinin o kavramların ortaya çıkmasına elveren bir olgunluğa ulaşmış olmasını gerektirir. |