Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish - Kenet

LanguageTurkish
ProjectKenet
Corpus Parttest
AnnotationKuzgun, Aslı; Cesur, Neslihan; Yıldız, Olcay Taner; Kuyrukçu, Oğuzhan; Yenice, Arife Betül; Arıcan, Bilge Nas; Sanıyar, Ezgi

Select a sentence

Showing 201 - 300 of 1643 • previousnext

s-201 Bindiği dalı kesmek diye bir deyim vardır ya , sanki insanlığın bugünkü bunalımını anlatmak için bulunmuş .
s-202 Bir an evvel toplanalım ki işler yürümeye başlasın .
s-203 Bir atımlık saçma .
s-204 Tavla , domino ve muhtelif kâğıt oyunlarından başka bir şey bilmediği için bir baltaya sap olamamıştı .
s-205 Birbirimizi yiyecek zaman değil çocuklar .
s-206 Adam hesabına koyup bir hatır sormaz , bir çift lakırtı etmezler .
s-207 Bir çuval inciri berbat etmişlerin süklüm püklümlüğüyle müfettişin yanına çıktı .
s-208 Yaklaşmış pırıldayan şeye baktı .
s-209 Ege köylülerinin güneşe karşı başlarına sardıkları renkli iki poşu , bir dizi de deve çanı almıştı .
s-210 Çocuklar , yapmayın , etmeyin demekten bir hâl oluyorum .
s-211 Sandallar tam bir hizaya gelince onları birbirlerine elleriyle bitiştirerek tutar kayıkçılar .
s-212 Bir hoşluğu var üstünde bugün / Dursun Ağa'nın / Biraz başı ağrıyor / Biraz dişi ağrıyor
s-213 Kaynının geceyi onlarda geçirmesinde vardı bir .
s-214 Bir keresinde başı polisle belaya girmişti .
s-215 Bir köşeye çekilip ölümü beklemek .
s-216 En militan muhaliflere kadar hepsi bir köşeye sinmedi mi ?
s-217 Bir müddet çocuklarının itişmesine baktılar ve onları alkışladılar .
s-218 Burnumuzun dibinde araba soydular , namusumuzu bir paralık ettiler .
s-219 Önce ayakta durup bir süre bakıştılar , sonra kız ona gülümsedi .
s-220 Tüccar deyince biz de onu bir şey sandık .
s-221 O size hiçbir şey yapamaz .
s-222 Bu yolculuğa bizi götürecek bir tek gemi bulamadık .
s-223 Yüzün de bir tuhaf olmuş senin .
s-224 Ah anacığım bir yaşıma daha girdim , dünyada her şey aklıma gelirdi de tefle ayı oynatmak gelmezdi .
s-225 Herkes bir yol tutturmuş kendince / Bir düzen kurmuş iyi kötü
s-226 Dibinde bir yudumluk kararmış çay artığı vardı .
s-227 Cavit , babasının yanında bitiverdi .
s-228 Başta insanlar , bütün canlılarda elbette bitkilerde de bir biyolojik saat mekanizması bulunuyor .
s-229 Nankörler !
s-230 Çocukluğumdan beri sık sık boğaz olurdum .
s-231 Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum .
s-232 Günün birinde bohçasını koltuğuna alıp kıyı mahallelerden birinde oturan ablası Fitnat Hanım'ın evine gitti .
s-233 Babamın Üsküp'ü terk etmek ve Selanik'e gidip yerleşmek hakkında verdiği karar ailemiz arasında bir bomba gibi patladı .
s-234 Şevket ölesiye çalışmak pahasına acaba bu korkunç masrafı karşılayacak kadar para kazanıyor muydu yoksa çocukcağız borca batıyordu ?
s-235 Hazır param var biraz , biliyorsun .
s-236 Ellerini burunlarına boru çalar gibi götürerek kümeler arasında geçit resmi yapıyorlardı .
s-237 Çocuklar her atılımını boşa çıkarıyor , onunla alay ediyorlar .
s-238 Bir kayıkta boş kalan son yere atlayıp Galata'ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu .
s-239 Nasıl boş bulunup o gazeteci kızın resmini çekmesine imkân verdi ?
s-240 Ankara'ya giden hiçbir heyetin geri boş döndüğünü görmedik .
s-241 Amiralin sözlerine inanmak lazım , boş konuşmaz .
s-242 Huriye Hanım , kızının bu boşta gezer oğlana vardığı zaman üzüldü .
s-243 Hiç boya kullanmaz , az pudra sürerdi .
s-244 Eğer efendim , bir kelime yalanım varsa hükûmete karşı boynum kıldan incedir .
s-245 Biraz düşündükten sonra ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü .
s-246 Ah ayol , kadın bu yaştan sonra boynuz dikiyor diye ondan iğrenirler .
s-247 Hürrem Hakkı , Ferhunde'nin önünde boyun kırdı .
s-248 Gelsin de görsün bakalım .
s-249 Eğer fideleriniz nitelikli değilse boy verip yapraklandıkça , çiçek açtıkça , meyve verdikçe fideliğe kızmaya hakkınız yoktur .
s-250 Meşhur bir edibimizin cinsî hayatına dair yüz kızartıcı sözler söylenirdi .
s-251 Uykusu bölük bölük oldu bu acayip gecede .
s-252 Acaba annen bize bir börek açar ?
s-253 Bugünden yarına yiyecek ekmeği olmayanlar için para ve mal her şeyden üstündür .
s-254 O yeşile çalan bulanıksı su içinde vapurun her tarafı büyümüş , kocamanlaşmıştı .
s-255 Çayları dağıtan çocuk , saat takındığı kolunu burkuk tutuyor ; herkes görsün , ilk kol saatini .
s-256 Bu takdirde hem kendilerini hem de milleti iğfal etmiş olurlar .
s-257 İnsan bir garip nesnedir .
s-258 İnsan yaptığı işler ve bıraktığı eserlerle büyüklüğünü gösterir .
s-259 Bu kız ona bir tür büyü yapmış , çocuğun oturuşu , duruşu , konuşması , gülümseyişi , her şeyi değişmişti .
s-260 Feridun'un , kasıklarıma doğru indirdiği son bir tekme üzerine can havliyle onun gırtlağına atıldım .
s-261 Amcasının sırtını , canı gibi sevdiği sekiz yaşındaki Serdar'ı nasıl okşarsa öyle sıvazlıyor .
s-262 Sabaha kadar canına okur , gün ağardı zavallıyı ter içinde perperişan bırakır gider .
s-263 Korku , canını acıtacak , elle tutulur gözle görülür bir madde oldu .
s-264 Eskiden uzun seneler askerî rüştiyelerde hocalık etmiş olan bu adam , kim bilir ne kadar çocuğun canını yakmıştı .
s-265 Bin lira olur mu ?
s-266 Canlar !
s-267 Bahar toprağa gene can verdi .
s-268 Bütün paran yok olur gider , cascavlak ortada kalırsın .
s-269 Sofrada biraz fazla kaçırdığı şarabın ateşiyle daha saatlerce cevherler yumurtlayacaktı .
s-270 İlaç cevap vermedi .
s-271 Martılar cıyak cıyak ederek dört yana savruldular .
s-272 Halkımız sanatçıyı baştan beri pek ciddiye almaz , ona bir delişmen gözüyle bakar .
s-273 İşgal kuvvetleri şu veya bu şekilde cinayetler işlemişlerdir .
s-274 Ayol , duydunuz mu ?
s-275 Bu dallardan kendimize atlar yapar , cirit oynar , yarışa çıkardık .
s-276 Coşumculara vergi bir nitelikle , kurtuluşu içinde yaşadığı kentin düşsel zamanlarına yönelik bir tutkuda arar .
s-277 Canı , cananı bütün varımı alsın da Hüda / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda
s-278 Çalışıp çabaladı , sonunda bana da tahlilci bir zihniyet aşıladı .
s-279 Mitralyözler onu çapraza almış , kızıl iğneleriyle gövdesini delik deşik ediyorlardı .
s-280 Bir kez böyle bir tesadüf gerçekleştikten sonra , çarpuk çurpuk aynalarla dolu bir salonda buluverdim kendimi .
s-281 Sağ taraftaki masadan çatık kaşlı külhaniyi gösterir .
s-282 Sesi anlamlı , söyledikleri içtendi ; bir iki yıl öncesinin sert , çatışmacı sesi değildi .
s-283 Onların nerelerde çekimser olduklarını müdür davranışlarından anlıyordu .
s-284 Siz çekirdekten yetişme bir gazetecisiniz .
s-285 Demir çekme kapının yedek anahtarını ona armağan edip usulca cebine soktu .
s-286 Varlığa yepyeni bir çeşni katan yepyeni bir ulus yaratacağım sizden .
s-287 Onlar da kendilerine göre bir çete savaşı yapmak hevesine düşmüş olabilirler .
s-288 Çene yarıştırmada ben seninle çıkışamam .
s-289 Biz , yolun üstünde , kasabanın çıkış yerinde boş bir handa otururduk .
s-290 Bu çelişki , kıyafetinin seçimi konusunda onu çıkmaza sokuyordu .
s-291 Rüzgâr vurdukça çın çın öten tabakların sesini dinleye dinleye uykuya geçtiler .
s-292 Bu çocuğu sekiz yaşındayken , araba boyacısına çırak vermişler .
s-293 Yere kuş gibi basardı .
s-294 Nuri'nin ustalıkla sardığı çift kâğıtlıdan içiyor , hayaller dünyasında gezinmeye başlıyordu .
s-295 Çisen çisen yağmur yağar çiçekler / Haziranda mavi nergis hâllenir
s-296 Ortada çok kitap var da çocuk edebiyatı açısından bakıldığı zaman durum umut kırıcı .
s-297 Dairedeki levazım müdürü çöpatlamazın biridir , diyorlar .
s-298 Yalın bir söyleyişin altında hemen hep çözümsüz kalan birtakım belirtkeler göze çarpıyor .
s-299 Bacağında çülakiden bir külot pantolon , sırtında şayaktan lacivert ceket .
s-300 İş bulamayanlar kahveden de dürülüp çıkarılırlarsa bilmem artık nereye giderler ?

Text viewDownload CoNNL-U