Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish - Kenet

LanguageTurkish
ProjectKenet
Corpus Partdev
AnnotationKuzgun, Aslı; Cesur, Neslihan; Yıldız, Olcay Taner; Kuyrukçu, Oğuzhan; Yenice, Arife Betül; Arıcan, Bilge Nas; Sanıyar, Ezgi

Select a sentence

Showing 510 - 609 of 1646 • previousnext

s-510 Çıkarlarını gözettiği sınıfı gözden uzak tutmak , adını andırmamak isterler .
s-511 Bu futbolcu antrenmanda göz doldurdu .
s-512 Evin nizamında Türk kadınlarının vakur zarafeti göze çarpar .
s-513 Onu kolla , gözetim altında tut ama bunu ona hiç belli etme .
s-514 Tezek dumanında göz gözü görmez .
s-515 Göz kamaştırıcı bir mücevher , kuyumcuya heyecan verir .
s-516 Hem gülüyor hem sık sık bana kaçamak bakışlarla bakıyor , muziplikle göz kırpıyor .
s-517 Kırkyılda bir nişanlı buldum , ona da sen mi göz koydun ?
s-518 Çocukluğuna ait bazı hatıralarını söylerken , gözleri berraklaşıyordu .
s-519 Doktor , Sevim Hanım'ın içinden geçenleri gözlerinden okuyarak söze karıştığında pişman oldu .
s-520 İnleyerek , gözlerini bayıltarak nasıl düştüğünü anlatıyor .
s-521 Her gece fasılasız çalışmak gözlerimi bitirdi .
s-522 Bazen böyle bir tesadüf olursa gözlerini kaçırmayı doğru bulmuyorlardı .
s-523 İki elini bastonun gümüş topuzuna dayamış , gözleri saadetten süzülmüş , adamı dinliyordu .
s-524 O anda pek çok şeyler yapmak istediği hâlde , gözleri köşeyi ağır ağır dönen tramvaya takılıp kalmıştı .
s-525 Çocuğu gözle yediler .
s-526 Kızcağız göz nuru dökmüş , çok ince şeyler işlemiş .
s-527 Benim için dualar okuduğunu göz ucuyla görebiliyordum .
s-528 Benim gibi bir adama teslim ettikten sonra gözü arkada kalmazdı .
s-529 O yaz nasıl geçti bilmiyorum ; ne yaz ne tatil , hiçbir şeyi gözüm görmüyordu .
s-530 Ben herkesin gözü kalsın istemem yediğim lokmada .
s-531 Şimdi Murat dağlarında eğlenirim , beni bulmak istersen adamlarının da gözü keserse oraya yolla .
s-532 Güneşin altında bu sıcak kırları geçmenin ağırlığı gözümde büyüyordu .
s-533 Kayaların gözüme kestirdiğim bir yerinden aşağı inmeye başladım .
s-534 Sermet Bey , gözünü köşkten alamıyordu .
s-535 Hop diye giriyoruz , gözünüzü dört açın , tongaya basmayın .
s-536 Gözünü kin bürümüş , doğruyu eğriyi seçemiyor , kurunun yanında yaşı da yakacak .
s-537 Oğlunun yardım dileyen bakışlarını görmezden gelerek kahvaltı masasına oturdu .
s-538 Artık bu tedaviden bıkmış usanmış , adamakıllı gözü yılmıştı .
s-539 Kürekler yağlanmamış olmalı .
s-540 Genç , güzel bir kızın kendisinden hoşlandığını görmek , gururunu okşuyor .
s-541 Bu vazife bana çok ağır geliyor .
s-542 Hemen kararını vermekten âciz olan Hasan ne kadar güç bir mevkide kalmıştı ?
s-543 Üçümüz de güle oynaya tozlu bir yolda koşmaktayız .
s-544 Ateş doludur tutma , yanarsın / Karşında şu gülgûn piyale
s-545 Cümle çiçek aşka gelir sallanır / Bülbül öter has bahçeler güllenir
s-546 Ama sözleri motor gürültüsünün içinde güme gitti .
s-547 Gelgelelim çağın sansürü , dine karşı çıkıyorsa Yunus'un nice imanlı şiiri güme gidecekti , demektir .
s-548 Göğsünün nasıl güm güm attığını fark eder , ne olur diye meraka düşmekten kendini alamazdı .
s-549 Ben bunu kitaplıkta saklayarak günaha giriyorum .
s-550 Kışın çok karlı , tipili günlerinden başka günlerini günahı kadar sevmezdi .
s-551 Beş yaşından iki gün aldı .
s-552 Fırıncının kızı mektuplarında ekseriya gün boyu fırına uğrayan insanlardan bahsederdi .
s-553 Güncelliklerini yitirdikçe ölen o yazılar gibi şiirler de ölür .
s-554 Batum'da yağmur kırk gün kırk gece yağsa da güneş bir açtı , çakıl taşı döşeli sokaklar saniyesinde kuruyuverir .
s-555 Ömrübillah güneşi üzerine doğdurmamış olmakla övünüyor .
s-556 Üçü de kocadan gün görmemişler , üçü de mazlum ve boynu bükük kadın .
s-557 Beğendiğimiz bir şiiri hemen kopya edebilir , günler günü cebimizde taşır , açar açar okuruz .
s-558 Şimdiye kadar günlük tutmadım , olanı biteni kaydetmediğim için birçok şeyi unuttum .
s-559 Arkadaşım altı ay gün yedi .
s-560 Benim gerçek kimselerle uğraştığımdan kesinkes güvençli .
s-561 O , zengin bir eve güveyisi olarak girmeye razı olmamış .
s-562 Arkadaşım İrfan'ın habbeyi nasıl kubbe yaptığını çok iyi bilirim .
s-563 Bu haberi patlatacak olan gazete en az bir hafta gündemi belirlemiş olacak .
s-564 Burada sigara içmek ve lakırtıya karışmak onların haddi değildi .
s-565 Böyle bir suç işlendiğinde , aşkın ağırlaştırıcı nedenleri ne kadar hafifletici neden sayılır , bilmiyorum .
s-566 Dalyan sahibi denizin o kısmına hakani senet ile mutasarrıf .
s-567 Birden döndüm ve tahminimde haklı olduğumu anladım .
s-568 İsterdim ki saçlarının rengine , dişlerinin parıltısına ve gözlerinin güzelliğine halel gelmemiş olsun .
s-569 Yolcu taşıyan bir halk otobüsü , yanmış benzine ve yağa buladı ortalığı .
s-570 Suyun , toprağın , gözyaşının ve insan kanının hallihamur olduğu bu Anadolu toprağı susar ?
s-571 Ben hiç şikâyet etmem hâlimizden .
s-572 Üstün yeteneklerine , çalışmalarına karşın virtüözlükte handikaplıydı .
s-573 Bir adamı hiç sormadan , etmeden böyle han kapısından teğelti atar gibi kolundan tutup fırlatınca içinde bir üzüntü kalır .
s-574 Herkes etrafımı sarmış , beni hararetle tebrik ediyorlardı .
s-575 Harmanı kaldırmaktan başka bir şey düşünmüyordu .
s-576 O bile , sağa sola hart hurt etmeye başlamış .
s-577 Üç gündür ne hasbihâller ettik .
s-578 Bu suretle şiirin kendisine has olan mantığı daha kolaylıkla sezilebilir .
s-579 Acaba dünyada , bu ölçüden daha rikkatli , hassasiyetli ve hikmetli ne duydunuz ?
s-580 Bizim kadın hastacaydı , yatıyordu .
s-581 Çocukluğum , doğayla haşır neşir , mutlu bir çocuk olarak geçmişti .
s-582 Eski bakan bir yanılgıya düşmüştü .
s-583 Çok güzel hatırımdadır ki bu yemek beni şaşırttı .
s-584 Yıllarca süren sığıntı ezikliğinin hatırlanışı da vardır amcasında .
s-585 Ben , adlarını bile kedi adına benzeten ve bir süs kedisinden başka bir nesne olmayan bu hatuncuklara acıyarak bakıyordum .
s-586 Havadan sudan konuştuk bir süre .
s-587 Havanda su dövmeyelim , önce namussuzu bulalım sonra bunları konuşalım .
s-588 Bir genç kızın evinden başka bir yerde sabahlamasını havsalası almıyormuş .
s-589 Dudaklarının kenarından hayal gibi beyaz bir dil geçti .
s-590 Boş ol deyince karılarının pılı pırtı toplayıp gitmesini hayalliyorlar .
s-591 Atatürk'ün hayatı .
s-592 Yakışmıyordu bu hafiflik çoktan menopoza girmiş bir kadına .
s-593 Giyinmiş kuşanmış , benim de giyinip kuşanıp hazır olmamı bekliyor .
s-594 Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal .
s-595 Öyle oldu ki o dağ dolaylarında gün geçtikçe ne olduğu ve neden gizlendiği artık herkesçe öğrenildi .
s-596 Öyle veya böyle , bir amatör , bir heveskâr işte .
s-597 Hesapladım kitapladım , işin içinden bir türlü çıkamadım .
s-598 Kelli felli efendiden adamların hatta sarıklı ulemanın günden güne hırpanileşen kılıklarla , elleri boyunlarında , kaldırımları arşınladıklarını görüyorum .
s-599 Koltukların hırtlambası çıktı .
s-600 Fırtına hızını aldı .
s-601 Müdür bey yeni yeni fark etmeye başladığı şartların itişiyle kendine biraz hız verdi .
s-602 Kadın hiddetle gözlerini çevirerek masalarında yalnız başına oturan bir adama bakıyor .
s-603 Cezbeye tutulmuş , hipnotize olmuş gibiyim .
s-604 Matematik aksiyomları andıran deminki kesin sözlerinde , şimdi birer spekülasyon esnekliği hissolunuyordu .
s-605 Derhâl ayağa kalkıp , bir caz havası tutturup hora tepmeye başladı .
s-606 Fakat amirleri kendisinden çok hoşnutluk getiriyorlar .
s-607 Tabiat bütün manzaraları , bütün tecellileri ile edebiyatımıza hulul ederek onun ufuklarını mütemadiyen genişletti .
s-608 Demek ki hülasa ediyorum , turizm İstanbul'un büyük bir şansı olur .
s-609 Çalıştığı Amerikan okulunda öğretmen , ılım ılım bir aşk yaşadığını söyler .

Text viewDownload CoNNL-U