s-411
| Şevki ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu . |
s-412
| Gemideki ganimetin her sayışta neden eksik çıktığı da böylece anlaşılmış oldu . |
s-413
| Bir hafta sonra ölü bulunmuştu evinde , basit bir dalgınlık , sıradan bir elektrik kaçağı . |
s-414
| Giysi belli oldu , çok kaliteli , çok iyi terzi elinden çıkmış . |
s-415
| Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu . |
s-416
| Bütün memleketi , elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım . |
s-417
| Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum . |
s-418
| Evine görücü gelecek kız tarafı strese girer , eli yüreğinde hazırlık yapardı . |
s-419
| Herkesin olan bir olanağa el koyup onu kendi çıkarına kullananı neden seveyim ? |
s-420
| Annem hemen işe el koydu . |
s-421
| El yordamıyla ilerlemeyi sürdürürken , sanki karanlıkta bir gedik açılıyor , bir yerlerden içeriye ışık vuruyor . |
s-422
| Yıllar sonra elektronik posta mesajları teati ederek barıştık . |
s-423
| Anneniz , bu kurumun oluşmasında emeği geçmiş belli başlı kişilerdendir . |
s-424
| Emekli olamadan kalp krizinden ölmüş . |
s-425
| İttihat ve Terakki , ordunun genç subaylarını emellerine alet etmeyi başarmıştı . |
s-426
| Validen sert bir emir aldım . |
s-427
| Bu daireyi büro olarak onun emrine verdiler . |
s-428
| Enayilik edip de fazla vakit kaybedeyim deme ! |
s-429
| Belki öteden beri böyleydi ama son üç senedir radikalliği etrafındakilere kaygı verecek boyutlara ulaşmıştı . |
s-430
| Gözleri dönmüş bir hâlde kendisini sokağa atar , bol enfiye çekerek akşamlara kadar bir başına dolaşır . |
s-431
| Engin dallardan murt yemezdi . |
s-432
| Hem parayı iç et , üstüne bir de söv , ha ? |
s-433
| İhtiyarlık kepaze şey . |
s-434
| O zaman da ben kahır yüzünden eriyip bitmiş olacağım . |
s-435
| Yaşlı imiş , çoktan erkekliği kesilmiş . |
s-436
| Şuna bak , hem karıdan dayak yer hem de erkeklik taslar . |
s-437
| Taraflar , Kıbrıs üzerindeki askerî uçuşlarda erteletime gidilmesini müzakere edecek . |
s-438
| Sen babasının gönlünü ettikten sonra kızın esamesi mi okunur bre usta ! |
s-439
| Esef olunur ki memleket , ilmî ehliyeti haiz , üstün insanlardan mahrumdu . |
s-440
| Bir şirretleşmiş ki dünkü saygısından eser kalmamıştı . |
s-441
| Beni bir takım vahşi çapulcular esir edip sımsıkı bağladıkları hâlde memleketlerine götürdüler . |
s-442
| Sanki tutsak pazarında üzerinde pazarlık yapılan satılık bir halayık gibi susmuştu . |
s-443
| O , eski defterleri çoktan kapatmış , Osmanlıya kucağını açmıştı . |
s-444
| Anlattığı fıkralarla yaptığı esprilere kendi asla gülmezdi . |
s-445
| Arkadan hâkî esvaplı , ikişer olmuş rüştiye çocukları bağrışarak kaynaşıyorlardı . |
s-446
| Evli adamın mutluluğu kabilesinin tek tek mutluluğunu koordine edebiliş yeteneğine bağlıdır . |
s-447
| Öğleden sonra vali yine arayınca komiser Zihni'nin etekleri iyice tutuştu . |
s-448
| Etliye sütlüye karışmamak ve hiçbir ideal için hiçbir mücadeleye katılmamak onun mizacıdır . |
s-449
| Zavallı geçkin kız , yerleşik ahlak kurallarının dışında etsel duyarlığa yaklaşırsa başına bunların geleceğini düşünüyordu . |
s-450
| Etüt odasında sırasının gözünü boşaltır , yeniden yerleştirir . |
s-451
| Hiç evlenmeyen kız olur muymuş , evde kalmış mı dedirtecen kendine ? |
s-452
| Bu evlilik akdinin ortadan kalktığı duyulduğunda , birtakım olaylarla karşılaşabileceğimi düşünmeliydim . |
s-453
| Annemden kalma bir evim vardı . |
s-454
| Mersi denir . |
s-455
| Eskiden eyyam reisi denirdi , yani zamana göre hareket eden adam demekti . |
s-456
| Yolun neresi kayalık , neresi kumsal hep ezbere bilirdi . |
s-457
| Sigarasını koltuğun kenarına koyduğu metalik kül tablasına ezercesine basıyor . |
s-458
| Bütün ecnebi kelimeleri ezip büzüp anlaşılmaz hâle getirip öyle kullanıyorlar . |
s-459
| Bunlar medeni milletlerin lügat kitaplarına süs olsun diye yazılmış fantazyalı kof lakırtılardır . |
s-460
| Bir gün evvel canciğer kuzu sarması , ferdası günü sen kimsin efendi ben seni tanımıyorum . |
s-461
| Badanalı , balkonları sarmaşıklı , fesleğenli , ortancalı iki sıra evin önünden geçtik . |
s-462
| Peynir tenekesinde fıkır fıkır kurt kaynıyor . |
s-463
| Fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa , soluğu doğru Eminönü'nde aldı . |
s-464
| Ne sen gideceksin ne de ben . |
s-465
| Bütün unsurlarına malikken , henüz fıkracı , fikirci ve romancı Peyami Safa tepesine tırmanabilmiş değildir . |
s-466
| Evet iyi bir şey değil fakat benim için bir fikir verir diye seçtim . |
s-467
| Sedef şekilleri birbirinden ayıracak olan gümüş filatoyu tezgâhın üzerine bıraktı , gülümsedi . |
s-468
| O sene ise buğday ekmişler , tam filiz verecekken Sakarya taşmış , yirmi gün çekilmemişti . |
s-469
| Arkasında birileri var gibi , basından birileri sanırım , sürekli fiştekliyorlar herifi . |
s-470
| Ne fena fena bakar , ne de olmayacak bir fiyat verdiğim zaman homurdanır . |
s-471
| Yine aynı endişe ile bazı kelimelerin daima Frenkçelerini kullanır . |
s-472
| Geceden hazırladığım poşeti alıp ses çıkarmamaya gayret ederek indim katları . |
s-473
| Çetin gecelerce bekleyip umutlarını yitirdikten sonra yalnızlıktan bunalmaya başlar . |
s-474
| Radyoda ağdalı yorumuyla sunduğu , gençliğimin sevdiğim şarkılarını aynı irkiltiyle dinliyorum . |
s-475
| Gene de , giriş katlarında yaşayan kimi aileler bir müddet sonra böylesi bir seyir trafiğini kanıksayabilir . |
s-476
| Zekâsı , annesinin gensel gururunu okşayacak kadar keskindi . |
s-477
| Hamit'in eteğini öpmüş ve geri geri çekilerek odadan çıkmış . |
s-478
| Kendisine yollanan parayı çevirmiş . |
s-479
| Gerontologlar yaşlanmaya ve hele ihtiyarlayıp güçsüz kalmaya çare bulmaya çalışıyorlar . |
s-480
| Gıcık tutmuş gibi manalı manalı öksürdü . |
s-481
| Yüreği temiz olan başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getirmez . |
s-482
| Ekonomi , kendinin ve çoluk çocuğunun boğazından kesmek demekti . |
s-483
| Bir er gördüm ki bir güzele giriftar olmuştu . |
s-484
| Önünden koca bir cadde geçiyor . |
s-485
| Bir moda salonunda defileye bakıyormuşçasına baştan ayağa kadar süzdüğünü fark ettim . |
s-486
| Meclisten geçirinceye kadar göbeğim çatlamıştı . |
s-487
| Sevda mevsimi gelince kuşlar bin türlü teranelerle minimini göğüslerini yırtarlar . |
s-488
| Gölge etme , başka ihsan istemem . |
s-489
| O , büyük aktörlüğün gölgesine yatmış , günlerini stüdyolara telefon etmekle geçiriyor . |
s-490
| Gömücüler de kumarbazlarınkine benzer bir tür haz dışında pek bir şey bulamıyorlardı toprakta . |
s-491
| Bu delikanlının kıza , bu kızın delikanlıya gönlü akınca insanın yüreği kabarıyor . |
s-492
| Bu soyadı çıkmasaydı , bu hatiplik onun gönlünde kalacakmış . |
s-493
| Onun kenar mahallelerde sürüklenen çıplak ayakları benim gönlüme dokunuyor . |
s-494
| Nice beyler , paşalar onun peşinde yıllarca dolaşmışlar , onun gönlünü çelmek için her türlü çareye başvurmuşlardı . |
s-495
| Feride , çocukların birini bırakıp ötekini alıyor , hepsinin sıra ile gönlünü hoş etmek istiyordu . |
s-496
| Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak , gönlümü karartacak değil . |
s-497
| Ama Salih'in gönlü buna razı olmaz , bu yüzden de sorunları yarım ağızla cevaplandırırdı . |
s-498
| İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar , gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi . |
s-499
| Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem . |
s-500
| O bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş paralıca bir delikanlı sanıyordu . |
s-501
| Etraflarında dilsiz dolaşan siyah uşaklarının hayranlığını bir gülümsemeyle , bir çapkınca bakışla taltif etmekte ne zarar var . |
s-502
| Seni rencide ettiysem özür dilerim , ben sadece bizim hassasiyetimizi anlamanı istedim . |
s-503
| Sorumluları tespit edildi , işten el çektirildi . |
s-504
| Öyle yapmakla beraber zevahiri kurtarıyor , konuşuyor , gülüşüyordum . |
s-505
| Bu sorunu daha geniş bir zamanda görüşmeli . |
s-506
| Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim . |
s-507
| Bir hafta evimize geldiler , gittiler . |
s-508
| Geceleri o uyudu ben nöbet tuttum , gündüzleri ben uyudum o gözcülük etti . |
s-509
| Bunca yüzyıl gözden ırak tutulan gerçek Türkçeyi ön plana almak gerekiyordu . |
s-510
| Çıkarlarını gözettiği sınıfı gözden uzak tutmak , adını andırmamak isterler . |