Dependency Tree

Universal Dependencies - Turkish - Kenet

LanguageTurkish
ProjectKenet
Corpus Partdev
AnnotationKuzgun, Aslı; Cesur, Neslihan; Yıldız, Olcay Taner; Kuyrukçu, Oğuzhan; Yenice, Arife Betül; Arıcan, Bilge Nas; Sanıyar, Ezgi

Select a sentence

Showing 402 - 501 of 1646 • previousnext

s-402 Evliliği sırasında altı düşük daha yapacak sonunda pes edecekti .
s-403 Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı .
s-404 Düğünevinin avlusuna girerken yeni düze inmiş efeler gibi nara attı .
s-405 Üstlerindekini çıkarıp düzgünce katlayarak koymaları beklenemezdi onlardan .
s-406 Birçok oyunların tersine herkes ebe olmak istiyor , sahte yanlışlıklar yapıyordu .
s-407 Bununla birlikte , arada bir senin kulağına , karakterinle bağdaşmayacak sözler fısıldamadan edemedim .
s-408 Hiç ister miyim ben eli nimetli efendiciğimi kaptırayım o cilvebazlara ?
s-409 Sonunda , kumarbazların çoğu açlıktan ve talihsizlikten ölünce , sağ kalanlar , kasabaya sayısız efsuncu ve sihirbazı buyur ettiler .
s-410 Dikkat ettim , bu adamda , her işte ehil olmak merakı var .
s-411 Şevki ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu .
s-412 Gemideki ganimetin her sayışta neden eksik çıktığı da böylece anlaşılmış oldu .
s-413 Bir hafta sonra ölü bulunmuştu evinde , basit bir dalgınlık , sıradan bir elektrik kaçağı .
s-414 Giysi belli oldu , çok kaliteli , çok iyi terzi elinden çıkmış .
s-415 Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu .
s-416 Bütün memleketi , elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım .
s-417 Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum .
s-418 Evine görücü gelecek kız tarafı strese girer , eli yüreğinde hazırlık yapardı .
s-419 Herkesin olan bir olanağa el koyup onu kendi çıkarına kullananı neden seveyim ?
s-420 Annem hemen işe el koydu .
s-421 El yordamıyla ilerlemeyi sürdürürken , sanki karanlıkta bir gedik açılıyor , bir yerlerden içeriye ışık vuruyor .
s-422 Yıllar sonra elektronik posta mesajları teati ederek barıştık .
s-423 Anneniz , bu kurumun oluşmasında emeği geçmiş belli başlı kişilerdendir .
s-424 Emekli olamadan kalp krizinden ölmüş .
s-425 İttihat ve Terakki , ordunun genç subaylarını emellerine alet etmeyi başarmıştı .
s-426 Validen sert bir emir aldım .
s-427 Bu daireyi büro olarak onun emrine verdiler .
s-428 Enayilik edip de fazla vakit kaybedeyim deme !
s-429 Belki öteden beri böyleydi ama son üç senedir radikalliği etrafındakilere kaygı verecek boyutlara ulaşmıştı .
s-430 Gözleri dönmüş bir hâlde kendisini sokağa atar , bol enfiye çekerek akşamlara kadar bir başına dolaşır .
s-431 Engin dallardan murt yemezdi .
s-432 Hem parayı et , üstüne bir de söv , ha ?
s-433 İhtiyarlık kepaze şey .
s-434 O zaman da ben kahır yüzünden eriyip bitmiş olacağım .
s-435 Yaşlı imiş , çoktan erkekliği kesilmiş .
s-436 Şuna bak , hem karıdan dayak yer hem de erkeklik taslar .
s-437 Taraflar , Kıbrıs üzerindeki askerî uçuşlarda erteletime gidilmesini müzakere edecek .
s-438 Sen babasının gönlünü ettikten sonra kızın esamesi mi okunur bre usta !
s-439 Esef olunur ki memleket , ilmî ehliyeti haiz , üstün insanlardan mahrumdu .
s-440 Bir şirretleşmiş ki dünkü saygısından eser kalmamıştı .
s-441 Beni bir takım vahşi çapulcular esir edip sımsıkı bağladıkları hâlde memleketlerine götürdüler .
s-442 Sanki tutsak pazarında üzerinde pazarlık yapılan satılık bir halayık gibi susmuştu .
s-443 O , eski defterleri çoktan kapatmış , Osmanlıya kucağını açmıştı .
s-444 Anlattığı fıkralarla yaptığı esprilere kendi asla gülmezdi .
s-445 Arkadan hâkî esvaplı , ikişer olmuş rüştiye çocukları bağrışarak kaynaşıyorlardı .
s-446 Evli adamın mutluluğu kabilesinin tek tek mutluluğunu koordine edebiliş yeteneğine bağlıdır .
s-447 Öğleden sonra vali yine arayınca komiser Zihni'nin etekleri iyice tutuştu .
s-448 Etliye sütlüye karışmamak ve hiçbir ideal için hiçbir mücadeleye katılmamak onun mizacıdır .
s-449 Zavallı geçkin kız , yerleşik ahlak kurallarının dışında etsel duyarlığa yaklaşırsa başına bunların geleceğini düşünüyordu .
s-450 Etüt odasında sırasının gözünü boşaltır , yeniden yerleştirir .
s-451 Hiç evlenmeyen kız olur muymuş , evde kalmış dedirtecen kendine ?
s-452 Bu evlilik akdinin ortadan kalktığı duyulduğunda , birtakım olaylarla karşılaşabileceğimi düşünmeliydim .
s-453 Annemden kalma bir evim vardı .
s-454 Mersi denir .
s-455 Eskiden eyyam reisi denirdi , yani zamana göre hareket eden adam demekti .
s-456 Yolun neresi kayalık , neresi kumsal hep ezbere bilirdi .
s-457 Sigarasını koltuğun kenarına koyduğu metalik kül tablasına ezercesine basıyor .
s-458 Bütün ecnebi kelimeleri ezip büzüp anlaşılmaz hâle getirip öyle kullanıyorlar .
s-459 Bunlar medeni milletlerin lügat kitaplarına süs olsun diye yazılmış fantazyalı kof lakırtılardır .
s-460 Bir gün evvel canciğer kuzu sarması , ferdası günü sen kimsin efendi ben seni tanımıyorum .
s-461 Badanalı , balkonları sarmaşıklı , fesleğenli , ortancalı iki sıra evin önünden geçtik .
s-462 Peynir tenekesinde fıkır fıkır kurt kaynıyor .
s-463 Fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa , soluğu doğru Eminönü'nde aldı .
s-464 Ne sen gideceksin ne de ben .
s-465 Bütün unsurlarına malikken , henüz fıkracı , fikirci ve romancı Peyami Safa tepesine tırmanabilmiş değildir .
s-466 Evet iyi bir şey değil fakat benim için bir fikir verir diye seçtim .
s-467 Sedef şekilleri birbirinden ayıracak olan gümüş filatoyu tezgâhın üzerine bıraktı , gülümsedi .
s-468 O sene ise buğday ekmişler , tam filiz verecekken Sakarya taşmış , yirmi gün çekilmemişti .
s-469 Arkasında birileri var gibi , basından birileri sanırım , sürekli fiştekliyorlar herifi .
s-470 Ne fena fena bakar , ne de olmayacak bir fiyat verdiğim zaman homurdanır .
s-471 Yine aynı endişe ile bazı kelimelerin daima Frenkçelerini kullanır .
s-472 Geceden hazırladığım poşeti alıp ses çıkarmamaya gayret ederek indim katları .
s-473 Çetin gecelerce bekleyip umutlarını yitirdikten sonra yalnızlıktan bunalmaya başlar .
s-474 Radyoda ağdalı yorumuyla sunduğu , gençliğimin sevdiğim şarkılarını aynı irkiltiyle dinliyorum .
s-475 Gene de , giriş katlarında yaşayan kimi aileler bir müddet sonra böylesi bir seyir trafiğini kanıksayabilir .
s-476 Zekâsı , annesinin gensel gururunu okşayacak kadar keskindi .
s-477 Hamit'in eteğini öpmüş ve geri geri çekilerek odadan çıkmış .
s-478 Kendisine yollanan parayı çevirmiş .
s-479 Gerontologlar yaşlanmaya ve hele ihtiyarlayıp güçsüz kalmaya çare bulmaya çalışıyorlar .
s-480 Gıcık tutmuş gibi manalı manalı öksürdü .
s-481 Yüreği temiz olan başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getirmez .
s-482 Ekonomi , kendinin ve çoluk çocuğunun boğazından kesmek demekti .
s-483 Bir er gördüm ki bir güzele giriftar olmuştu .
s-484 Önünden koca bir cadde geçiyor .
s-485 Bir moda salonunda defileye bakıyormuşçasına baştan ayağa kadar süzdüğünü fark ettim .
s-486 Meclisten geçirinceye kadar göbeğim çatlamıştı .
s-487 Sevda mevsimi gelince kuşlar bin türlü teranelerle minimini göğüslerini yırtarlar .
s-488 Gölge etme , başka ihsan istemem .
s-489 O , büyük aktörlüğün gölgesine yatmış , günlerini stüdyolara telefon etmekle geçiriyor .
s-490 Gömücüler de kumarbazlarınkine benzer bir tür haz dışında pek bir şey bulamıyorlardı toprakta .
s-491 Bu delikanlının kıza , bu kızın delikanlıya gönlü akınca insanın yüreği kabarıyor .
s-492 Bu soyadı çıkmasaydı , bu hatiplik onun gönlünde kalacakmış .
s-493 Onun kenar mahallelerde sürüklenen çıplak ayakları benim gönlüme dokunuyor .
s-494 Nice beyler , paşalar onun peşinde yıllarca dolaşmışlar , onun gönlünü çelmek için her türlü çareye başvurmuşlardı .
s-495 Feride , çocukların birini bırakıp ötekini alıyor , hepsinin sıra ile gönlünü hoş etmek istiyordu .
s-496 Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak , gönlümü karartacak değil .
s-497 Ama Salih'in gönlü buna razı olmaz , bu yüzden de sorunları yarım ağızla cevaplandırırdı .
s-498 İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar , gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi .
s-499 Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem .
s-500 O bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş paralıca bir delikanlı sanıyordu .
s-501 Etraflarında dilsiz dolaşan siyah uşaklarının hayranlığını bir gülümsemeyle , bir çapkınca bakışla taltif etmekte ne zarar var .

Text viewDownload CoNNL-U